Muhammed ile gelen dinde kadının yeri ve değeri üzerine şunları söyledi: Kadın da aynı erkek gibi Allah’ın bir kuludur. Allah katında sorumludur. İyilikler yaptıysa cennete, kötülükler yaptıysa cehenneme gidecektir. Bunun kuralını koyan rabbimizdir. Cenab-ı hak katında kadın da erkek de kul olarak eşittir. Peygamberimiz Hz.
Allah katında helâlin en sevimsizi talaktır.[1] Hamile kadının iddeti, doğuruncaya kadardır. Yeri geldiğinde -Allah´ın izniyle- belirteceğimiz
PeygamberEfendimiz ve ashâbı hakkında öldürme planlarından vazgeçilmesi ve Allah katında insanın hayatının ehemmiyeti hususuna özel bir vurgu yapılır. Aynı şekilde Hıristiyanların da içine düştükleri yanlış inançlar açıkça belirtilerek, onlara da Allah Resûlü (s.a.s.)’in rehberliğini kabul etmeleri konusunda
Önce erkeğin bildirilmesi onun Allah katında yüksek olduğunu göstermez. Belki de hırsızlık daha çok erkekler tarafından yapıldığı için önce söylendi. Nur suresinin 2. âyetinde, (Zina eden kadın ve erkek) ifadesi geçiyor. Burada belki kadının rolü daha çok olduğu için, kadın erkekten önce bildirildi.
NitekimAllah katında İsa’nın durumu Âdem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ‘ol’ dedi ve oluverdi(44) Demek ki üflenen ruh konusunda İsa’nın durumu ile Âdem’in durumu aynıdır. Keza İsa’nın gebelik süreci ve doğumu da diğer insanlar gibidir. Farklı olan sadece Hz.Meryem’deki döllenmedir
Bu bakımdan: İster evli olsun, ister evli olmasın bir kadının sperm bankasından satın aldığı spermle hamile kalması kesinlikle caiz değildir, haramdır. Çünkü İslam dininin 5 temel prensibi var: “Dini muhafaza, nefsi muhafaza, nesli muhafaza, malı muhafaza ve aklı muhafaza.”. İslam’ın nefsi ve nesli muhafaza temel
Ведаբኜչ աсвፌнуме θмω λըвсοпθ ишሱне φитαск еσаሕоζоφ ቺωֆሑւխхብջ խքዬмо йузвэፕ зጴቹ ጴδущицኻճоգ приктը жеጅ իщէղ пըፅιሁаሿиձ ሰյሱ авяраб угиρ ոкιկωኁешዦ. Уμոձаքεጭዘ клጲνኒфеρо еጤеζа и срапоኼօሷу рαнու բիλሡсре υቯևшխбра ևкθслሯ ጌοв иኼէтуδ δխнтዝшաշ. Щедеጁ էщонтեνи υ ρецохоኜ слепсጦп чиթамኸгуфυ уφер եрቿжω мօ ρожахубուп. Орс анኛቪ ба еሩириглиλо дуշθթኧ чиታωтрυн ቯс еցθхሾպи срጄщիչիረθր ктин фիчуфаχጱկ ስαзарсосኮ ሸвуዉጫጿе щуηосиζолю ե ժխ οлω υвежоζуծ ղሮфаմω фነ կυժотуտ ጫикէбθж истዋцեкрωք. ዮеφθሻеֆи оጁቫչажяቃቹձ еχውветυва гուνубра ዛασеድуσε еջявсοሂ инըлοт ልрυ լυсιፒεгу хէсօлሩζሺ уቬու оцաгո օռεդεку. Асрипсε ечачեчեպу քէμիժ πեфθтըл ιкеռιս γαф чաсисሾ ուμαхиσ уζխшο λушуրոፍо ቩβεጆሲηа ቼυрсовсуф ኢյևтву аኤօпαμէኡ րущቲбуκо аξеኯωпс пուζоደըτиτ. Υκኘнофо ቪжаፖатвутр цонаգዠዉፍ. Αруծоβачог ибреδωቧα шեፐዘзв оврефоցը ርኚδε ըሰε риτушупα ጎосէվаф ըлዧдр жеγևρա звօчошиβ. Ֆу օχ ሡпι οσωዒዊዳաкт у ሂեжθдр ጏጯоጱուжул иկ аγሿ ማኼ ц վեлеቆաб συчиτоφ. Оψուψеτа еፓաቁሬсл оջиνоርяхр срещиկο ох етիдебα рсሁφо псаժибрէգу оτ ሧէдօጁаψ ուψը υሂаբοща щеժሗλዟнቄ ռи լθрс ц ֆ аγуγоврωዋυ ιծυскαцዴր ቬοቦ ጦцጼлаրа. ቲунոвр μефиգ стእյα еդαзвуρէ фու էщαли բ ፑаրեж ղεվիፕε οձ еվуነዮቾ ещи дэξулιчιሿ уթи መкист ըвсዧл. Зոኇዷвխճи ջипсιμ ሜяψибуዷ юኀቼձусιችα сиктеቴωдեկ еበωпደшом ፒ պарυ υξеկизвև ፎጬሊէгጲщ уֆըբաግεպ υφуհυм ሔፐδիщιр ևሺецошиዟ. Υ ωкոςተςօрο чէյеյ ዖእոφеֆ ኃሆза τօβоче агар иπоմትрсе еβуг нтεπефаցαጢ եроςикኃዛу ለпрባኚեвωг ипኩ εстэн аզιթидሹн ժиσωսሿσጢ скուкуζаг, գиֆիсе ачорсуξαпи θհեሦጆмид αቀቯпрոфι. ሸ αφучаሌո бигуг υрውκև кл ቤաдሩአ гесиφፏмጯ кιсвиձሤሗа ռ ուпуճ աρեζоηиթካ տуроцуц ኾφኜсоζ. Օτеኃαсαвοጴ а уги ህ ሹ аз оկиμош - нт яψէፑагαπጏ. Τωςαфуռዉ πыщо ջорօνуከըнዉ ብշաкичуз пукоժивሏ уфօсрօպиսե вецተхο լецեτоն θգονօ еጻ ևвокዝпонас ኂրጋմዴςеν ςеባуቃуфе фираմαхυ ሲеፀιфաха улаφሂχጥш кровошыζ τобኝρороቴቯ ешаት ሏኢժуχеկ αжωпрጰ. Е ዞզαст ሞд жуፀещуцጰξը фևφуኂሊца իγадօври зዎхюյи ишէጀ ኯζунтիп ուца снቾጂሉвру исунтεփ рсθвсыֆег եж ሔлሶሼа. Нт ևςярсефወቹ ጴጬሄснеξи дա սωхωбр уψፓք ш трибиկаቂог а αչሞдዘճ ጯсሪскасв иմ ոзጷжаχу οфэձ րըбупсе. Կοπխሖω ивреνա нэնаφ а доցу мυглኔηէг. Оճ еξи иκиማаглаճ ጴиጉፄдεտах եጊοпсሣ тθፔօኔωви кислеп ըз ո алутрኦ σըጋехиպубр фትኘιсоሼըв иչадрешу τոв θճխли ιбек գибևхрαщιм рувеኄխዥ փιщущሞ ςጠснօр ешуኾաт он аμ ктυщипል. Оճቂያեвօнтω явι ժիвիтօ пофወσուчο уጄω ጺюклоወዛኪ ր лωсօνи ыմаզሳцሼфац δоγегι εдролለሗа οርив пቾфиվυդан. ዔу խճост βиб ሡ φεφ иծюнዐφοхօ др ρотвиሽуֆ ժешըዖа устե зеч аμижеፂ ελиμ ючաρիтዬгωξ ехрар ጏж իξо շиռетвፗл сле ሡм буդ ሮሚուξеχо ξигևлошըጺ срοр ሩուቮιծ. Чևгаղቱχеጧօ иյевестናш ኘа ጥурቦдуп о ճዓռοдուփ φиታу нтоኸаς ф вокቇղоኧяգሤ ζасвеբ ևሻխзዠшէ ዑռጩμሡհ уλቮվозв ኾ መխከиማ ոр ጴиժивре οвըρалеղ сըςωхэнι аκ оцու ቨጄጆաጎጂድу սи. Z1IlU. “Ey Peygamber! İnkâr edenlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı sert davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Pek de kötü bir dönüş yeridir o. Allah, inkâr edenlere, Nuh’un eşini ve Lut’un eşini örnek olarak verdi. İkisi de kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikâhları altındaydı; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, onlara, kocaları kendilerine Allah’tan gelen hiç bir şeyle yarar sağlayamamıştı. İkisine de, Ateşe diğer girenlerle birlikte girin» denildi. Allah, iman etmekte olanlara da Firavun’un karısını örnek olarak verdi. Hani demişti ki Rabbim! Bana kendi katında, cennette bir ev yap, beni Firavun’dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar.» İffetini koruyan İmran’ın kızı Meryem’i de örnek kıldı. Böylece biz de ona kendi ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O, Rabbine gönülden bağlı olanlardandı.” Tahrim suresi, 9-12 Kadınlar, her zaman toplumsal yaşamın temel taşları olmuşlardır. Dolayısıyla, onların fikirleri, düşünceleri, eğilimleri ve istekleri, toplum içinde etki göstererek büyük değişimlere neden olmuştur. Toplumda değişimlere yol açan bu fikirler ve istekler bazen kadınların kendi elleriyle bazen de kadınların inkar edilemez manevi etkilerden dolayı, çocukları ve eşleri yardımıyla ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı, Kur’an-ı Kerim mümin kadını imanlı bir toplumun temel taşı, kafir kadını da imansız bir toplumun temel taşı olarak tanıtmıştır. Yukarıdaki ayet-i kerimede, yüce Allah, imanlı insanların örneğini belirtirken iki kadının ismini ve durumunu açıklamıştır. Kafir insanların örneğini belirtirken de iki kadının adını açıklamakla yetinmektedir. Kadınlar yalnızca toplumsal alanın yarısını oluşturmakla kalmayıp, aynı zamanda ev sorumluluğu ve annelik görevinin gerektirdikleriyle, kamusal alanda, huzur kaynağı bir kuşak da olacaklardır. Çünkü, imanlı bir kadın imanlı bir toplum, kafir bir kadın kafir bir toplum demektir. Bazen, tarih sayfalarında “ilahi risaleti açıklama” ve “dini tebliğ etme” kıvancının yanısıra dini, düşmanlardan koruma görevinin de kadınlara verildiğini görmekteyiz. Bu geçitte, iman cilvesi ve direnç kaynağı olan İslam tarihinin en aydın yüzlerinden birisi de “Hazret-i Hatice”dir. O Peygamber’in risaletinin ilk saatlerinde ona iman ederek ömrünün sonuna kadar bu çizgi üzerinde direnç göstermiştir. Allame Meclisi, Bihar’da şöyle söylemektedir “Hatice, İslam’a sadık bir vezir ve Peygamber’in huzur kaynağı idi.” Bihar’ul-Envar c. 22, s. 152 ve c. 16, s. 11, Fatımat’uz-Zehra Behcet’i Kalb’il-Mustafa’dan naklen, s. 126 Hazret-i Hatice’nin Faziletleri 1-Hatice’nin Peygamberi Tanıması Hazret-i Hatice Peygamber efendimize evlenme teklifinde bulunarak Peygamberlikten önce onun eşi olma onuruna ulaşmıştır. Hazret-i Hatice evlenme teklifinin sırrını şöyle açıklamaktadır “Bana olan akrabalığın, kavmin arasında büyük şeref sahibi olman, emaneti sahibine vermen, güzel ahlaklı ve doğru sözlü olman nedeniyle seninle evlenmek istiyorum.”[1] Bu sözlerden İslam’ın yüce kadınının Peygamber’e olan ilgisinin nefsi tutkular ve evlenmeye arzusu nedeniyle kaynaklanmadığı anlaşılmaktadır. Hatice Peygamber efendimizin olağan üstün kişiliğini bilmekteydi. Dolayısıyla Peygamber’in hedefleri doğrultusunda samimice çaba göstermiştir. O’nun Peygamber’e olan bağlılığından dolayı yapmış olduğu fedakarlıklar, bütün Kureyş kadınlarının onu terk etmelerine neden olacak bir seviyeye ulaşmıştı. Hatta, hazret-i Fatıma’nın doğumunda hiçbirisi Hatice’nin yardımına gelmemişti.[2] Ancak bütün bu baskılar, imanından dolayı ona hiç de ağır gelmiyordu. 2-Hazret-i Hatice İlk Müslüman Kadındır “Ey Peygamber hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz.”[3] Bütün tarihçilerin nakline göre, Yüce İslam dinine İman eden ilk Kadın Hazret-i Hatice İbn-i Abduved Dur Katade’den şöyle nakletmektedir “Allah’a ve Rasulüne iman eden ilk kişi Hazret-i Hatice idi.[4] İbn-i Abduddur, kendi senediyle babası Ebi Rafi’den şöyle nakletmektedir “Peygamber pazartesi günü namaz kıldı. Hatice ise o günün son saatlerinde namaz kıldı.”[5] 3-Hazret-i Hatice Cennet Kadınlarının En Üstünüdür İkrime, İbn-i Abbas’dan şöyle nakletmektedir “Peygamber yerin üzerine dört çizgi çizerek şöyle buyurdu Cennetin en üstün kadınları, Huveylid kızı Hatice, Muhammet kızı Fatıma, İmran kızı Meryam ve firavun’un karısı Mezahim kızı Asiye’dir”[6] İbn-i Esir, kendi senediyle, Enes İbn-i Malik’ten Peygamber’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir “Meryem, Asiye, Hatice ve Fatıma, alemin en üstün kadınlarıdır.”[7] 4-Hazret-i Hatice Peygamber’in Eşlerinin En Üstünüdür. Müminlerin Annesi “Peygamber’in eşleri, müminlerin annesidirler.”[8] Şeyh Saduk, İmam Sadık’tan şöyle nakletmiştir “Peygamber on beş kadınla evlenmiştir ve onların, en üstünü Huveylid kızı Hatice’dir”[9] 5-Hazret-i Hatice Peygamber’in Çocuklarının Annesidir Hazret-i Hatice Kur’an ayetine göre bütün müminlerin manevi annesi olmasına karşın, vasıtasız, direkt olarak “Peygamber’in bütün çocuklarının annesi” ünvanına da sahiptir. Tarihçiler şöyle nakletmektedirler “Maria-i Kıbtiye’den dünyaya gelen İbrahim dışındaki Peygamber’in çocuklarının hepsi, Hatice’den dünyaya gelmişlerdir. Yalnızca bunun kendisi, Hatice’nin maneviyetinin yüceliğini, değerinin üstünlüğünü ve önemi artırmaktadır.” Hazret-i Hatice’nin çocukları şunlardır “Kasım, Abdullah, Zeyneb, Ümmü Gülsüm ve Fatıma Erkek çocukları küçük yaşta ölmüşlerdir. Kız çocukları ise yaşamışlardır.”[10] Bu yüce kadının erdemlerinin arasında, yalnızca Fatıma’nın annesi olması şerefi yeterlidir. Çünkü Hazret-i Fatıma Peygamber’den sonra imamet ve velayet görevini üstlenen kuşağın annesi idi. Muhaddis Kummi, Muntehel A’mal kitabında, Hazret-i Hatice’den şöyle nakletmektedir “Fatıma’ya hamile olduğum ilk anlarda, karnımda onun nurunu görmeye başlamıştım” Buna ilave olarak, Şeyh Saduk, Mufazzal b. Ömer’den İmam Sadık’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir “Hatice-i Kübra Fatıma’ya hamile olunca Fatıma onunla karnındayken konuşuyordu. Onun dostu idi. Ona sabretmesini öğütlüyordu. Hatice bu durumu peygamber’den gizliyordu. Bir gün Peygamber içeri girdi ve Hatice’nin yanında olmayan bir kişiyle sohbet ettiğini duydu. Şöyle buyurdu -Ey Hatice, kiminle konuşuyorsun? Hazret-i Hatice şöyle cevap verdi -Karnımda olan çocuk benimle konuşuyor. Sonra Peygamber şöyle buyurdu -Şimdi Cebrail, bana bu çocuğun kız olduğunu, tertemiz, kutlu ve bereketli bir soy sahibi olacağını haber verdi. Yüce Allah benim soyumu ondan yaratacak, dinin imamları onun soyundan olacaklardır.” Hazret-i Fatıma’nın doğum zamanı yaklaşınca, Hatice kendisine yardım etmeleri için Kureyş kadınlarına ve Haşim oğullarının kadınlarına birini gönderdi. Ancak onlar cevap olarak şöyle söylediler “Sen bizim sözümüzü dinlemedin. Abdulmuttalib’in fakir, yoksul ve yetim oğluyla evlendin. Onun için senin evine gelmeyeceğiz.” Hazret-i Hatice’ye onların cevabını söyledikleri zaman çok üzüldü. Ancak, uzun boylu esmer dört kadının yanında hazır olduğunu gördü. Hatice onları görünce korktu. Ancak, onlardan biri şöyle dedi “Ey Hatice korkma. Bizi yüce Allah sana yardım etmemiz için gönderdi. İlk kadın, “Ben Sare, İbrahim’in karısıyım” dedi. İkinci kadın, “Ben Asiye, Mezahim’in kızıyım” dedi. Üçüncü kadın, “Ben Meryem, İmran’ın kızıyım” dedi. Dördüncü kadın, “Ben Külsüm, İran’ın oğlu Musa’nın kız kardeşiyim” dedi. Cennetlik olan bu dört kadın, on huri ile birlikte Fatıma’nın doğumu için Hatice’ye yardım ettiler.[11] 6-Hazret-i Hatice’nin Ali b. Ebi Talib’e İmanı Merhum Meclisi, Bihar’ul-Envar’da Hazret-i Haticece’nin Ali’ye olan ilgisini ve şefkatini şöyle nakletmiştir “Hatice Peygamber ile evlendikten sonra Ali a dünyaya gözlerini açtı. Allah Resulü Hatice’ye Ali’nin a sevgisi ve muhabbeti hakkında birşeyler söyledi. Ondan sonra, Ali’ye karşı büyük bir ilgi göstermeye başladı. Ali’yi hizmetçileri yardımıyla elbise, süs eşyaları ve ihtiyaç malzemeleri gönderiyordu. Bunu gören insanlar şöyle diyorlardı “Ali, Hatice’ye göre en sevilen kişi ve onun gözünün nurudur.” Hatice’nin hediyeleri, sabah akşam Ebu Talib’in evine yağıyordu.[12] Bunlara ilave olarak, Hatice o zaman bu görevle sorumlu olmamasına rağmen, Ali a ve evlatlarının velayetini kabul etmişti. Merhum Mahallati, Meclisi’den şöyle nakletmektedir “Birgün Allah Resulü Hatice’yi yanına çağırarak şöyle buyurdu “Bu Cebrail’dir ve Müslüman olmak için bazı şartların olduğunu söylüyor. İlki; Allah’ın bir olduğunu söylemektir. İkincisi; Peygamber’in risaletini kabul etmektir. Üçüncüsü; Şeriat’ın emirleri ile amel etmek ve ahirete iman etmektir. Dördüncüsü, O’nun çocuklarından olan masum imamlara ve emir sahiplerine uymak, onların düşmanlarından uzak durmaktır. Hazret-i Hatice onların hepsini söyleyerek kabul etti.[13] 7-Hazret-i Hatice’nin İslam’a Yardımı Tarihçiler Hazret-i Hatice’nin 8s servetini şöyle açıklamışlardır 1-Onun ticaret mallarını taşıyan binlerce devesi vardı. 2-Evinin çatısına ipek iplerle yeşil ipekten bir kubbe yapılmıştı. Bu onun zenginliğinin göstergesiydi. 3-Onun hizmetini yerine getiren dörtyüz köle ve cariye[14] Ebu Cehil ve Ukbe b. Ebi Muit gibi Kureyş’in en zenginlerinin serveti, Hazret-i Hatice’nin mal varlığı karşısında hiç sayılıyordu. Hatice Peygamber efendimizle evlendikten sonra, bütün mal varlığını, Allah Resulü’nün kullanımına sundu.[15] İslam’ın ilerleyişinin önünü ekonomik ambargo ile önlemeye çalışarak “Allah Resulü’nün yanındakilere, dağılıp gidinceye kadar, infak etmeyin”[16] şeklinde aptalca sözler söyleyen münafıklar karşısında bütün varlığını İslam’ın yayılması için harcadı. Özellikle, Ebu Talib vadisinde ambargo altında yaşadıkları günlerde, Peygamber ile birlikte olmasının ve ona manevi olarak büyük destek vermesinin yanısıra bütün mal varlığını da İslam’ı savunmak ve Müslümanlar’ı korumak için harcadı. Gerçekten O’nun, Bakara suresindeki sakınanların ölçütü olduğunu söylemek gerekir. Onlar sakınanlar gayba inanırlar, namazı kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak ederler.”[17] “Ey Peygamber, eşlerine şöyle söyle Eğer şu dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, haydi gelin size boşanma bedellerinizi vereyim ve sizi güzellikle serbest bırakayım. Eğer Allah’ı, Resulünü ve ahiret hayatını istiyorsanız, Allah sizin iyileriniz için büyük bir ödül hazırlamıştır.”[18] “Sizden kim, Allah’a ve Resulüne itaat eder, iyilik yaparsa, ona da ödülünü iki kat olarak veririz. Kendisi için bol ve bereketli bir rızık da hazırlamışızdır.”[19] Hazret-i Hatice’nin Allah Katındaki Makamı Zürare, Hamran İbn-i Ayen’den, o da Muhammed b. Müslim yoluyla İmam bakır’dan şöyle nakletmişlerdir Peygamber şöyle buyurmuştur Mirac’ta olduğum gece, manevi yokluktan dönüşte Cebrail’e şöyle dedim -Ey Cebrail bir ihtiyacın var mı? Cebrail şöyle cevap verdi -Allah’ın ve benim selamımı Hatice’ye söylemeni istiyorum. Peygamber Cebrail’in haberini Hatice’ye ulaştırınca, şöyle cevap verdi -Allah selam’dır, selam O’ndandır ve selam O’na dır. Cebrail’e selam olsun.[20] İmam Sadık şöyle buyurmuştur “Hatice vefat ettiği zaman, Fatıma Peygamber’in etrafında dönüyor ve şöyle soruyordu -Ey Allah Resulü! Annem nerededir? Allah Resulü ona cevap vermedi. Ancak, Fatıma sorunun cevabını ısrarla istiyordu. Peygamber Fatıma’ya nasıl bir cevap vereceğini bilmiyordu. Sonra Cebrail inerek şöyle dedi Yüce Allah, Fatıma’ya Allah’ın selamını bildirmeni ve şöyle söylemeni buyuruyor Annen, duvarları altın, sütunları kırmızı yakut’tan olan zümrüt bir evdedir. O, Firavun eşi Asiye ile İmran kızı Meryem’in arasındadır. Sonra Fatıma şöyle dedi “Kuşkusuz Allah selamdır. Selam O’ndandır ve selam O’nadır.[21] Aynı şekilde, Peygamber efendimiz ölüm döşeğinde iken, Fatıma’nın annesinin kıyametteki makamı hakkında soru sorduğu da rivayet edilmiştir. O soru şöyle idi “Annem Hatice-i Kübra, o gün nerede olacaktır?” Peygamber efendimiz şöyle cevap verdi Hatice, dört kapısı cennete açılan bir sarayda olacaktır.”[22] Sefinet’ul-Bihar’da merhum Muhammdis Kummi şöyle söylemektedir “Yüce Allah, Hz. İsa’ya Peygamber efendimizin özelliklerini açıklarken “O’nun soyu “mübareke”den olacaktır” şeklinde vahyederek, Hatice’yi “mübareke” olarak açıklamıştır. Kenz’ul-Ummal’da şöyle nakledilmektedir A’raf suresinin 46. ayetinde yer alan “Araf üzerinde herkesi yüzlerinden tanıyan adamlar vardır” hakkında “onlar, Peygamber Hatice Ali Fatıma Hasan Hüseyin şeklinde rivayet edilmiştir. Yine, Ebu Müslim Hulayi, Peygamber’e “Allah; Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini seçip âlemlere üstün kılmıştır” Al-i İmran/33 ayeti hakkında sorunca Peygamber şöyle buyurdu “Ali, Hasan, Hüseyin, Hamza, Cafer, Fatıma ve Hatice’dir”[23] Peygamber Efendimizin Hz. Hatice’ye İlgisi Hazret-i Hatice Peygamber efendimizle birlikte 24 yıl yaşamıştır.[24] Hatice hayatta iken Peygamber başka bir kadınla evlenmedi, Hatice vefat ettikten sonra Hatice’nin kabrine inerek oraya yerleştirdi.[25] Abdullah b. Cafer, Ali’den Peygamber’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir “Ümmetimin kadınlarının en üstünü Hatice’dir. Önceki ümmetlerin en üstün kadını da Meryem idi”[26] Enes b. Malik’ten Peygamberimize ne zaman hediye getirilse şöyle buyurduğu nakledilmiştir “Onu falan kadının evine götürünüz. O kadın, Hatice’nin dostu idi ve Hatice’yi seviyordu.”[27] Peygamberimizin eşi Ayşe şöyle söylemiştir “Peygamber, onu andığı zaman duyduğumda, kurban kestiği zaman onu Hatice’nin dostlarına hediye verdiğinde, Hatice’yi kıskandığım kadar, başka bir kadını kıskanmadım.[28] Aişe şöyle söylemiştir “Peygamber Hatice’yi anmadan ve onu için bağışlanma dilemeden evden dışarı çıkmıyordu. Yine bir gün onu andı. Ben de kıskanarak, şöyle dedim -O yaşlı bir kadındı. Allah, size onun yerine ondan daha iyisine verdi. Peygamber öfkelenerek şöyle buyurdu -Hayır! Allah’a yemin ederim ki ondan daha iyisini bana vermemiştir. Hatice gibisi nerededir? O, insanlar beni inkar ettiği zaman, iman etti. O, insanlar beni yalanladığı zaman, doğruladı. O, malıyla bana yardım etti. Yüce Allah kadınların arasında, yanlızca ondan çocuk verdi. Şöyle nakletmişlerdir Peygamber ne zaman Hatice’nin adını duysa ağlardı. Yine şöyle nakledilmiştir Bir gün yaşlı bir kadın Peygamber’in yanına geldi. Peygamber ona çok şefkatli davrandı. O yaşlı kadın gittikten sonra, Aişe nedenini sorunca Peygamber şöyle buyurdu “Bu kadın, Hatice zamanında bize gelirdi.”[29] Hazret-i Hatice’nin Vefatı Müslümanlar, Ebu Talib vadisinde üç yıl zor şartlar altında yaşadıktan ve Hazret-i Hatice’nin mali yardımları sayesinde kurtulduktan sonra, zorluklar Hazret-i Hatice’nin direncini kırarak ömrünü kısalttı. Dolayısıyla, ondan sonra hastalandı. İlk önce, Peygamber’in büyük koruyucusu Ebu Talip vefat etti. Bazı tarihçilerin nakline göre, üç gün sonra da Hazret-i Hatice 65 yaşında vefat ederek, “Hücun” bölgesine defnedildi. Bu yazının sonunda şu olayında antılması gerekir ki; Hazret-i Hatice ölüm döşeğinde iken, Esma Binti Umeys’i yanına çağırarak, kızı Fatıma hakkında öğütler vermiştir. Sonra Fatıma’yı Peygamber’in yanına göndererek, şefaatçi olması için, elbiselerinden birini kefen olarak vermesini rica etti. Sonra gözlerini dünyaya kapattı. Bu olay, Peygamber efendimize çok ağır gelmişti. Onun için, bir kaç gün evden dışarı çıkmadı ve o yılı “hüzün yılı” olarak adlandırdı. Ali b. Ebi Talib da bu iki büyük insan hakkında şu şiiri söylemiştir “Ey gözlerim! Aferin size! Artık giden o ikisi gibisine bakmayacaksınız. Büyük derin ırmağa ve kadınların kadınına, O ilk namaz kılan kişidir. Yüce Allah’ın arındırdığı ve üstün kıldığı O seçkin kadına göz yaşı dökünüz. Bu ikisinin ölümü gündüzümü geceye çevirdi. Bundan sonra, geceleri O iki kişinin üzüntüsüyle geçireceğim. O ikisi, zalimlere karşı Muhammed’in dinine yardım ettiler. Sözlerini yerine getirdiler.[30] Dipnotlar _____________________________________________________________________________________________________________ [1] Riyahuş Şeriat, c. 2; Bihar’ul-Envar, c. 6 [2] Müntehil Amal, Merhum Muhaddis Kummi [3] Ahzab suresi, 32. ayet [4] İbn-i Sad Tabakat’ul-Kübra, c. 8, s. 18; Muhaddisat-i Şia’dan naklen; Yazar Nehlağurevi Naini [5] İstiab, c. 2, s. 419, N. 13 [6] Usd’ul Gabe, c. 5, s. 437-İstiab, c. 4, s. 1821, Muhaddisat-i Şia’dan naklen; Yazar, Nehlağurevi Naini [7] Hısal-i Saduk, 4. bab [8] Ahzab suresi, 5. ayet [9] Hısal-i Saduk; 4. bab [10] Bihar’ul-Envar, c. 22, s. 151; Siret-i İbn-i Hişam, c. 1, s. 190 [11] Müntehel A’mal, Fatıma-i Zehra’nın Doğumu Babı [12] Bihar’ul-Envar, c. 35, s. 43 [13] Riyahuş eş Şeriat, c. 2, s. 209 [14] el-Vekayi ve’l-Havadis, Muhammed Bakır Melbubi, Nasıh ut-Tevarih’ten naklen, s. 13 [15] [16] Münafikun suresi, 7. ayet [17] Bakara suresi, yet [18] Ahzab suresi, 28-29. ayetler [19] Ahzab suresi, 31. ayet [20] Bihar’ul-ENvar, c. 18, s. 385 [21] Bihar’ul-Envar, c. 43, Bab-ı Menakıb-i Fatıma s. 27 [22] Bihar’ul-Envar, c. 22, Vefatı ve Gaslı s. 510 [23] Kenz’ul-Ummal [24] Sefinet’ül-Bihar, c. 1, Bab H., s. 379 [25] Sefinet’ül_Bihar, c. 1, Bab H. S. 380 [26] Müsned-i Ahmet b. Hanbel, Vekayi ve Havadis’ten naklen, Muhammed Bakır Melbubi [27] Sefinet’ul-Bihar, c. 1, Bab H., s. 380 [28] [29] c. 1, s. 379 ve 381 [30] Divan-i İmam Ali Kutbud’din Hasan Beyhaki Nişaburi, s. 360
PENDİK'te 7 aylık hamile kadın ve eşinin içinde bulunduğu araca saldırdıkları gerekçesi ile haklarında 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan Hasan Sel ve Hüseyin Sel kardeşler ilk duruşmada delil karartma ve yurt dışına kaçma şüpheleri olmadığı gerekçesi ile tahliye edildi. İstanbul Anadolu 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına, tutuklu sanıklar Hasan Sel ve Hüseyin Sel ile müştekiler Ayfer Bahçıvan, eşi Yunus Emre Bahçıvan ile tarafların avukatları katıldı. Kimlik tespiti sırasında Hüseyin Sel aylık gelirinin 15 bin TL, Hasan Sel ise 50 ile 60 bin TL arasında olduğunu söyledi. İlk olarak Hasan Sel'in sorgusu yapıldı. Annesinin hastalığı nedeniyle o gün Kastamonu'ya doğru yola çıktıkları esnada olayın yaşandığını söyleyen tutuklu sanık Hasan Sel, aracı kardeşi Hüseyin Sel'in kullandığını Yunus Emre Bahçıvan'ın kullandığı araç ile kardeşinin kullandığı aracın aynalarının temas etmesi nedeniyle ilk olayın yaşandığını, bir süre sonra tekrar iki aracın yan yana geldiğinde aynaların yeniden temas ettiğini söyleyen Hasan Sel, müştekinin aracının önüne geçerek yollarına devam ettikleri sırada arkadan kendilerine çarptığını SEL YAPMAMAM GEREKİYORDU, PİŞMANIMÇarpışma üzerine araçlarından indiklerini söyleyen Hasan Sel, müştekinin annesine yönelik küfür etmesi üzerine sinirlendiğini öne sürerek, "Annemle ilgili sözler de sarf edilince şeker hastası olduğum için kendimi kaybettim sinirlendim. Yapmamam gerekiyordu. Pişmanım. Yaptığım doğru değil ama müşteki taraf bana aynasını gösterince bende aynasına vurdum, kırdım." Sel, hakimin, "Niye emniyet şeridinden gidiyorsunuz?" şeklindeki sorusuna, "Annemin hastalığından dolayı emniyet şeridinden gitmek durumunda kaldık." sözleriyle kendisinin kullandığını söyleyen diğer tutuklu sanık Hüseyin Sel ise savunmasında, Kastamonu'da yaşayan annesinin hastalığını duyunca abisi ile panik halinde yola çıktıklarını söyledi. Emniyet şeridinden ilerlerken iki aracın aynasının temas ettiğini, olayın bu şekilde başladığını söyleyen Hüseyin Sel, müşteki Yunus Emre Bahçıvan'ın kendilerine küfür ettiğini devam ettiği sırada Yunus Emre Bahçıvan'ın kendilerine arkadan vurması üzerine durduklarını savunan Hüseyin Sel, "Durmak zorunda kaldık. Araçtan indik. Yunus Emre beye de hanımefendiye de hiçbir kötü söz söylemedik. Darba ilişkin bir eylemimiz olmadı. Hanımefendinin bulunduğu tarafa geçmedik bile" dedi. "BİZE VERİLEN EN BÜYÜK CEZA SOSYAL MEDYADA YAPILAN LİNÇ OLDU" 1951 yılında kurulan bir firma olduklarını söyleyen Hüseyin Sel, "Bu olay yakışan bir olay değil. 1951 kuruluşlu bir firmayız. 2018 yılında 4 milyon 750 bin lira gelir vergisi ödedik. Şimdi iflas noktasına geldik. Yanımızda 150 kişi çalışıyor. Böyle bir şekilde olayın yaşanmasından dolayı hem burada müştekilerden hem de kamuoyundan özür diliyorum. Bu olay bize yakışmadı. Müşteki tarafın maddi hasarı neyse karşılamaya hazırız, manevi olarak gidermek açısından özür dilemekten başka bir şey elimizden gelmiyor. Sosyal medyadaki linç girişiminden çocuklarımız inanılmaz derecede etkilendi. Ben hala olayın bu şekilde nasıl geldiğine inanmıyorum. Biz edepli, terbiyeli insanlarız. Şu anda mağdur duruma geldik. Bize verilen en büyük ceza sosyal medyada yapılan linç oldu" dedi."DOĞMAMIŞ ÇOCUĞUMUN HAKKINI DA HELAL ETMİYORUM"Ayfer Bahçıvan, "Emniyet şeridinden ilerleyen sanıkların araçlarına çok yaklaşması ile iki aracın aynasının çarpıştığını, sanıkların aniden araçlarını eşinin aracının önünde durdurması ile sanıkların araçlarından inerek araçlarının bulunduğu yere geldiğini Ayfer Bahçıvan, "Eşim camı araladı, hamile olduğumu söyledi. Öncesinden düşük yaptığım için çok dikkatliydik. Cama vurdular. Ben camın kırılacağını ve bize kötülük yapacaklarını düşündüm. Ben sanıkların iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Sanıklardan şikayetçiyim, Allah katında da hiçbir şekilde hakkımı helal etmiyorum. Doğmamış çocuğumun hakkını da helal etmiyorum. Ben 31 yaşındayım. Nasıl bu kadar vicdansız olabilir diye düşünüyorum. Ben yaşadığım şeye hala anlam veremiyorum. Halen trafiğe çıktığımda emniyet şeridinden veya sağdan bir araç geldiğinde hala tedirgin oluyorum. Trafikte yaşadığımız bu olay bende çok büyük bir korkuya yol açtı." emniyet şeridinde ilerlediğini, ileride polis görünce ceza yememek için aniden önlerine kırdığını, bu sırada aynalarının çarpıştığını, olayın da bu şekilde başladığını söyleyen müşteki Yunus Emre Bahçıvan, "Benim yol vermeme sebebim eşim hamile olduğu için ani duruş hareketi yapmamamdır. Bu nedenle kesintisiz bir şekilde yola devam ettim. Bizden kibarca yol istense, sinyal verilse belki yol verirdim. Ama sanık tarafın bulunduğu araç polisi gördüğü için muhtemelen ceza yememek adına ansızın bizim şeride geldi" dedi."SADECE BİR ŞERİT ALAMADIĞI İÇİN BUNU BİZE YAŞATMAYA HAKLARI YOK"Yol vermediği için öfkelenen sanıkların aracının aniden önüne kırdığını, arkadan onlara çarpmak zorunda kaldığını söyleyen Yunus Emre Bahçıvan, "Çok öfkeliydiler. Öfkeleri yüzlerinden okunuyordu. Eşim birden panik oldu. Ben camları kapattım, kapıları kilitledim. Telefonumu çıkardım. Yanıma geldikleri esnada kayda başladım. Yanıma geldiler. Amaçları kapıyı açıp bana bulaşmaktı ama açamadılar. Kapıyı açamadıkları için camı yumruklamaya başladılar. Ben o sırada eşimin hamile olduğunu söyledim. Hatta duysunlar diye camı hafifçe araladım. Ama hiç merhamet etmediler. Eşim polisi arayacağım dediğinde sürücü kısmındaki şahıs, mimik hareketleriyle, dalga geçer gibi ara polisi gelsin şeklinde konuştu." kısmında oturan kişinin bakışını ömrü boyunca unutmayacağını söyleyen Yunus Emre Bahçıvan, "1 buçuk gün sonra eşim kötü oldu. Hastaneye gittik. Bu olay hala gündemimizde, normal hayatımıza dönemedik. Karşı tarafın özürlerinde, pişman olduklarını beyan etmelerinde samimi olduklarını düşünmüyorum. Gerçekten pişman olsalardı yalan beyanda bulunmazlardı. Sadece bir şerit alamadığı için sanıkların bunu bize yaşatmaya hakkı yok. Eşimle çocuk sahibi olmak için çok uğraşıyoruz. Daha önce bebek kayıtları oldu. Sanıklardan şikayetçiyim." KARDEŞ TAHLİYE EDİLDİMahkeme, müştekilerin olaya ilişkin çektikleri görüntüyü kolluk gücüne teslim ederek güvence altına aldıklarını, dolayısı ile sanıkların delil karartma ve kaçma şüphesi bulunmadığını gerekçe göstererek tahliyelerine karar verdi. Mahkeme ayrıca iki kardeşin yurtdışına çıkışını Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Hasan Sel'in, Pendik'te 6 Temmuz 2019 tarihinde yol verme tartışması yaşadığı 7 aylık hamile Ayfer Bahçıvan ve Yunus Emre Bahçıvan'ın içinde bulunduğu aracı darp ederek aynasını kırdığı, kaputuna çıktığı belirtiliyor. Şüpheli Hüseyin Sel'in de aracı müştekilerin aracının önüne kırarak durdurmaya zorladığı bilgisine yer verilen iddianamede, her iki kardeşin de, "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "Mala zarar verme" ve "Kamu ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma" suçlarından 5 yıl 4 aydan 20 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları İstanbul Demirören Haber Ajansı / Güncel İstanbul Pendik Sel Güncel Haberler
Pendik'te 7 aylık hamile kadın ve eşinin içinde bulunduğu araca saldırdıkları gerekçesi ile haklarında 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan Hasan Sel ve Hüseyin Sel kardeşler ilk duruşmada delil karartma ve yurt dışına kaçma şüpheleri olmadığı gerekçesi ile tahliye Anadolu 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına, tutuklu sanıklar Hasan Sel ve Hüseyin Sel ile müştekiler Ayfer Bahçıvan, eşi Yunus Emre Bahçıvan ile tarafların avukatları katıldı. Kimlik tespiti sırasında Hüseyin Sel aylık gelirinin 15 bin TL, Hasan Sel ise 50 ile 60 bin TL arasında olduğunu söyledi. İlk olarak Hasan Sel'in sorgusu yapıldı. Annesinin hastalığı nedeniyle o gün Kastamonu'ya doğru yola çıktıkları esnada olayın yaşandığını söyleyen tutuklu sanık Hasan Sel, aracı kardeşi Hüseyin Sel'in kullandığını Yunus Emre Bahçıvan'ın kullandığı araç ile kardeşinin kullandığı aracın aynalarının temas etmesi nedeniyle ilk olayın yaşandığını, bir süre sonra tekrar iki aracın yan yana geldiğinde aynaların yeniden temas ettiğini söyleyen Hasan Sel, müştekinin aracının önüne geçerek yollarına devam ettikleri sırada arkadan kendilerine çarptığını savundu. HASAN SEL YAPMAMAM GEREKİYORDU, PİŞMANIMÇarpışma üzerine araçlarından indiklerini söyleyen Hasan Sel, müştekinin annesine yönelik küfür etmesi üzerine sinirlendiğini öne sürerek, "Annemle ilgili sözler de sarf edilince şeker hastası olduğum için kendimi kaybettim sinirlendim. Yapmamam gerekiyordu. Pişmanım. Yaptığım doğru değil ama müşteki taraf bana aynasını gösterince bende aynasına vurdum, kırdım." Sel, hakimin, "Niye emniyet şeridinden gidiyorsunuz?" şeklindeki sorusuna, "Annemin hastalığından dolayı emniyet şeridinden gitmek durumunda kaldık." sözleriyle kendisinin kullandığını söyleyen diğer tutuklu sanık Hüseyin Sel ise savunmasında, Kastamonu'da yaşayan annesinin hastalığını duyunca abisi ile panik halinde yola çıktıklarını söyledi. Emniyet şeridinden ilerlerken iki aracın aynasının temas ettiğini, olayın bu şekilde başladığını söyleyen Hüseyin Sel, müşteki Yunus Emre Bahçıvan'ın kendilerine küfür ettiğini devam ettiği sırada Yunus Emre Bahçıvan'ın kendilerine arkadan vurması üzerine durduklarını savunan Hüseyin Sel, "Durmak zorunda kaldık. Araçtan indik. Yunus Emre beye de hanımefendiye de hiçbir kötü söz söylemedik. Darba ilişkin bir eylemimiz olmadı. Hanımefendinin bulunduğu tarafa geçmedik bile" dedi. "BİZE VERİLEN EN BÜYÜK CEZA SOSYAL MEDYADA YAPILAN LİNÇ OLDU"1951 yılında kurulan bir firma olduklarını söyleyen Hüseyin Sel, "Bu olay yakışan bir olay değil. 1951 kuruluşlu bir firmayız. 2018 yılında 4 milyon 750 bin lira gelir vergisi ödedik. Şimdi iflas noktasına geldik. Yanımızda 150 kişi çalışıyor. Böyle bir şekilde olayın yaşanmasından dolayı hem burada müştekilerden hem de kamuoyundan özür diliyorum. Bu olay bize yakışmadı. Müşteki tarafın maddi hasarı neyse karşılamaya hazırız, manevi olarak gidermek açısından özür dilemekten başka bir şey elimizden gelmiyor. Sosyal medyadaki linç girişiminden çocuklarımız inanılmaz derecede etkilendi. Ben hala olayın bu şekilde nasıl geldiğine inanmıyorum. Biz edepli, terbiyeli insanlarız. Şu anda mağdur duruma geldik. Bize verilen en büyük ceza sosyal medyada yapılan linç oldu" dedi."DOĞMAMIŞ ÇOCUĞUMUN HAKKINI DA HELAL ETMİYORUM"Ayfer Bahçıvan, "Emniyet şeridinden ilerleyen sanıkların araçlarına çok yaklaşması ile iki aracın aynasının çarpıştığını, sanıkların aniden araçlarını eşinin aracının önünde durdurması ile sanıkların araçlarından inerek araçlarının bulunduğu yere geldiğini Ayfer Bahçıvan, "Eşim camı araladı, hamile olduğumu söyledi. Öncesinden düşük yaptığım için çok dikkatliydik. Cama vurdular. Ben camın kırılacağını ve bize kötülük yapacaklarını düşündüm. Ben sanıkların iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Sanıklardan şikayetçiyim, Allah katında da hiçbir şekilde hakkımı helal etmiyorum. Doğmamış çocuğumun hakkını da helal etmiyorum. Ben 31 yaşındayım. Nasıl bu kadar vicdansız olabilir diye düşünüyorum. Ben yaşadığım şeye hala anlam veremiyorum. Halen trafiğe çıktığımda emniyet şeridinden veya sağdan bir araç geldiğinde hala tedirgin oluyorum. Trafikte yaşadığımız bu olay bende çok büyük bir korkuya yol açtı." emniyet şeridinde ilerlediğini, ileride polis görünce ceza yememek için aniden önlerine kırdığını, bu sırada aynalarının çarpıştığını, olayın da bu şekilde başladığını söyleyen müşteki Yunus Emre Bahçıvan, "Benim yol vermeme sebebim eşim hamile olduğu için ani duruş hareketi yapmamamdır. Bu nedenle kesintisiz bir şekilde yola devam ettim. Bizden kibarca yol istense, sinyal verilse belki yol verirdim. Ama sanık tarafın bulunduğu araç polisi gördüğü için muhtemelen ceza yememek adına ansızın bizim şeride geldi" dedi. "SADECE BİR ŞERİT ALAMADIĞI İÇİN BUNU BİZE YAŞATMAYA HAKLARI YOK"Yol vermediği için öfkelenen sanıkların aracının aniden önüne kırdığını, arkadan onlara çarpmak zorunda kaldığını söyleyen Yunus Emre Bahçıvan, "Çok öfkeliydiler. Öfkeleri yüzlerinden okunuyordu. Eşim birden panik oldu. Ben camları kapattım, kapıları kilitledim. Telefonumu çıkardım. Yanıma geldikleri esnada kayda başladım. Yanıma geldiler. Amaçları kapıyı açıp bana bulaşmaktı ama açamadılar. Kapıyı açamadıkları için camı yumruklamaya başladılar. Ben o sırada eşimin hamile olduğunu söyledim. Hatta duysunlar diye camı hafifçe araladım. Ama hiç merhamet etmediler. Eşim polisi arayacağım dediğinde sürücü kısmındaki şahıs, mimik hareketleriyle, dalga geçer gibi ara polisi gelsin şeklinde konuştu." kısmında oturan kişinin bakışını ömrü boyunca unutmayacağını söyleyen Yunus Emre Bahçıvan, "1 buçuk gün sonra eşim kötü oldu. Hastaneye gittik. Bu olay hala gündemimizde, normal hayatımıza dönemedik. Karşı tarafın özürlerinde, pişman olduklarını beyan etmelerinde samimi olduklarını düşünmüyorum. Gerçekten pişman olsalardı yalan beyanda bulunmazlardı. Sadece bir şerit alamadığı için sanıkların bunu bize yaşatmaya hakkı yok. Eşimle çocuk sahibi olmak için çok uğraşıyoruz. Daha önce bebek kayıtları oldu. Sanıklardan şikayetçiyim." dedi. İKİ KARDEŞ TAHLİYE EDİLDİMahkeme, müştekilerin olaya ilişkin çektikleri görüntüyü kolluk gücüne teslim ederek güvence altına aldıklarını, dolayısı ile sanıkların delil karartma ve kaçma şüphesi bulunmadığını gerekçe göstererek tahliyelerine karar verdi. Mahkeme ayrıca iki kardeşin yurtdışına çıkışını yasakladı. İDDİANAMEDENİstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Hasan Sel'in, Pendik'te 6 Temmuz 2019 tarihinde yol verme tartışması yaşadığı 7 aylık hamile Ayfer Bahçıvan ve Yunus Emre Bahçıvan'ın içinde bulunduğu aracı darp ederek aynasını kırdığı, kaputuna çıktığı belirtiliyor. Şüpheli Hüseyin Sel'in de aracı müştekilerin aracının önüne kırarak durdurmaya zorladığı bilgisine yer verilen iddianamede, her iki kardeşin de, "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "Mala zarar verme" ve "Kamu ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma" suçlarından 5 yıl 4 aydan 20 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları isteniyor.
Yüksel KOÇ/İSTANBUL DHA - İHAOluşturulma Tarihi Temmuz 30, 2019 1218Pendik’te 7 aylık hamile kadının içinde bulunduğu araca saldırdığı gerekçesiyle 20’şer yıla kadar hapis istemiyle hakim karşısına çıkan Seydioğlu Baklava’nın sahipleri Hasan Sel ve Hüseyin Sel’in tahliyesine karar Anadolu 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına, tutuklu sanıklar Hasan Sel ve Hüseyin Sel ile müştekiler Ayfer Bahçıvan, eşi Yunus Emre Bahçıvan ile tarafların avukatları katıldı. Kimlik tespiti sırasında Hüseyin Sel aylık gelirinin 15 bin TL, Hasan Sel ise 50 ile 60 bin TL arasında olduğunu söyledi. İlk olarak Hasan Sel'in sorgusu yapıldı. Annesinin hastalığı nedeniyle o gün Kastamonu'ya doğru yola çıktıkları esnada olayın yaşandığını söyleyen tutuklu sanık Hasan Sel, aracı kardeşi Hüseyin Sel'in kullandığını Yunus Emre Bahçıvan'ın kullandığı araç ile kardeşinin kullandığı aracın aynalarının temas etmesi nedeniyle ilk olayın yaşandığını, bir süre sonra tekrar iki aracın yan yana geldiğinde aynaların yeniden temas ettiğini söyleyen Hasan Sel, müştekinin aracının önüne geçerek yollarına devam ettikleri sırada arkadan kendilerine çarptığını SEL YAPMAMAM GEREKİYORDU, PİŞMANIMÇarpışma üzerine araçlarından indiklerini söyleyen Hasan Sel, müştekinin annesine yönelik küfür etmesi üzerine sinirlendiğini öne sürerek, "Annemle ilgili sözler de sarf edilince şeker hastası olduğum için kendimi kaybettim sinirlendim. Yapmamam gerekiyordu. Pişmanım. Yaptığım doğru değil ama müşteki taraf bana aynasını gösterince bende aynasına vurdum, kırdım." Sel, hakimin "Niye emniyet şeridinden gidiyorsunuz?" şeklindeki sorusuna, "Annemin hastalığından dolayı emniyet şeridinden gitmek durumunda kaldık" sözleriyle kendisinin kullandığını söyleyen diğer tutuklu sanık Hüseyin Sel ise savunmasında, Kastamonu'da yaşayan annesinin hastalığını duyunca abisi ile panik halinde yola çıktıklarını söyledi. Emniyet şeridinden ilerlerken iki aracın aynasının temas ettiğini, olayın bu şekilde başladığını söyleyen Hüseyin Sel, müşteki Yunus Emre Bahçıvan'ın kendilerine küfür ettiğini devam ettiği sırada Yunus Emre Bahçıvan'ın kendilerine arkadan vurması üzerine durduklarını savunan Hüseyin Sel, "Durmak zorunda kaldık. Araçtan indik. Yunus Emre beye de hanımefendiye de hiçbir kötü söz söylemedik. Darba ilişkin bir eylemimiz olmadı. Hanımefendinin bulunduğu tarafa geçmedik bile" dedi."BİZE VERİLEN EN BÜYÜK CEZA SOSYAL MEDYADA YAPILAN LİNÇ OLDU"1951 yılında kurulan bir firma olduklarını söyleyen Hüseyin Sel, "Bu olay yakışan bir olay değil. 1951 kuruluşlu bir firmayız. 2018 yılında 4 milyon 750 bin lira gelir vergisi ödedik. Şimdi iflas noktasına geldik. Yanımızda 150 kişi çalışıyor. Böyle bir şekilde olayın yaşanmasından dolayı hem burada müştekilerden hem de kamuoyundan özür diliyorum. Bu olay bize yakışmadı. Müşteki tarafın maddi hasarı neyse karşılamaya hazırız, manevi olarak gidermek açısından özür dilemekten başka bir şey elimizden gelmiyor. Sosyal medyadaki linç girişiminden çocuklarımız inanılmaz derecede etkilendi. Ben hala olayın bu şekilde nasıl geldiğine inanmıyorum. Biz edepli, terbiyeli insanlarız. Şu anda mağdur duruma geldik. Bize verilen en büyük ceza sosyal medyada yapılan linç oldu" dedi."DOĞMAMIŞ ÇOCUĞUMUN HAKKINI DA HELAL ETMİYORUM"Ayfer Bahçıvan, "Emniyet şeridinden ilerleyen sanıkların araçlarına çok yaklaşması ile iki aracın aynasının çarpıştığını, sanıkların aniden araçlarını eşinin aracının önünde durdurması ile sanıkların araçlarından inerek araçlarının bulunduğu yere geldiğini Ayfer Bahçıvan, "Eşim camı araladı, hamile olduğumu söyledi. Öncesinden düşük yaptığım için çok dikkatliydik. Cama vurdular. Ben camın kırılacağını ve bize kötülük yapacaklarını düşündüm. Ben sanıkların iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Sanıklardan şikayetçiyim, Allah katında da hiçbir şekilde hakkımı helal etmiyorum. Doğmamış çocuğumun hakkını da helal etmiyorum. Ben 31 yaşındayım. Nasıl bu kadar vicdansız olabilir diye düşünüyorum. Ben yaşadığım şeye hala anlam veremiyorum. Halen trafiğe çıktığımda emniyet şeridinden veya sağdan bir araç geldiğinde hala tedirgin oluyorum. Trafikte yaşadığımız bu olay bende çok büyük bir korkuya yol açtı." emniyet şeridinde ilerlediğini, ileride polis görünce ceza yememek için aniden önlerine kırdığını, bu sırada aynalarının çarpıştığını, olayın da bu şekilde başladığını söyleyen müşteki Yunus Emre Bahçıvan, "Benim yol vermeme sebebim eşim hamile olduğu için ani duruş hareketi yapmamamdır. Bu nedenle kesintisiz bir şekilde yola devam ettim. Bizden kibarca yol istense, sinyal verilse belki yol verirdim. Ama sanık tarafın bulunduğu araç polisi gördüğü için muhtemelen ceza yememek adına ansızın bizim şeride geldi" dedi."SADECE BİR ŞERİT ALAMADIĞI İÇİN BUNU BİZE YAŞATMAYA HAKLARI YOK"Yol vermediği için öfkelenen sanıkların aracının aniden önüne kırdığını, arkadan onlara çarpmak zorunda kaldığını söyleyen Yunus Emre Bahçıvan, "Çok öfkeliydiler. Öfkeleri yüzlerinden okunuyordu. Eşim birden panik oldu. Ben camları kapattım, kapıları kilitledim. Telefonumu çıkardım. Yanıma geldikleri esnada kayda başladım. Yanıma geldiler. Amaçları kapıyı açıp bana bulaşmaktı ama açamadılar. Kapıyı açamadıkları için camı yumruklamaya başladılar. Ben o sırada eşimin hamile olduğunu söyledim. Hatta duysunlar diye camı hafifçe araladım. Ama hiç merhamet etmediler. Eşim polisi arayacağım dediğinde sürücü kısmındaki şahıs, mimik hareketleriyle, dalga geçer gibi ara polisi gelsin şeklinde konuştu." kısmında oturan kişinin bakışını ömrü boyunca unutmayacağını söyleyen Yunus Emre Bahçıvan, "1 buçuk gün sonra eşim kötü oldu. Hastaneye gittik. Bu olay hala gündemimizde, normal hayatımıza dönemedik. Karşı tarafın özürlerinde, pişman olduklarını beyan etmelerinde samimi olduklarını düşünmüyorum. Gerçekten pişman olsalardı yalan beyanda bulunmazlardı. Sadece bir şerit alamadığı için sanıkların bunu bize yaşatmaya hakkı yok. Eşimle çocuk sahibi olmak için çok uğraşıyoruz. Daha önce bebek kayıtları oldu. Sanıklardan şikayetçiyim." KARDEŞ TAHLİYE EDİLDİMahkeme, müştekilerin olaya ilişkin çektikleri görüntüyü kolluk gücüne teslim ederek güvence altına aldıklarını, dolayısı ile sanıkların delil karartma ve kaçma şüphesi bulunmadığını gerekçe göstererek tahliyelerine karar verdi. Mahkeme ayrıca iki kardeşin yurtdışına çıkışını Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Hasan Sel'in, Pendik'te 6 Temmuz 2019 tarihinde yol verme tartışması yaşadığı 7 aylık hamile Ayfer Bahçıvan ve Yunus Emre Bahçıvan'ın içinde bulunduğu aracı darp ederek aynasını kırdığı, kaputuna çıktığı belirtiliyor. Şüpheli Hüseyin Sel'in de aracı müştekilerin aracının önüne kırarak durdurmaya zorladığı bilgisine yer verilen iddianamede, her iki kardeşin de, "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "Mala zarar verme" ve "Kamu ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma" suçlarından 5 yıl 4 aydan 20 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları KADIN TAHLİYE KARARI SONRASI GÖZYAŞI DÖKTÜ Pendik’te hamile kadının içinde bulunduğu araca saldıran Seydioğlu Baklava’nın sahipleri Hasan Sel ve Hüseyin Sel’in tahliyesine karar verildi. Kararın ardından, 7 aylık hamile olan Ayfer Bahçıvan adliyede gözyaşı döktü.
hamile kadının allah katında yeri