Kuran da akılla ilgili olarak tam 75 ayet bulduk. Kuranda hangi ayetler akıldan bahsediyor.Aklı kullanmakla ilgili Kur’an-ı Kerim’de geçen bütün ayetler. Değerli kardeşlerim bir çok ayeti sizler için seçtik hem uzun olanlar hemde kısa olan ayetler istediklerinizi sorunuza cevap olarak kullanabilirsiniz.
KurandaÜmit İman İlişkisi Kıblenin Tahvili İle İlgili Ayetler 867 İtikad Esasları ve Özellikleri
Aynisekilde ilimleri kelam, fikih, tefsir, tasavvuf seklinde ayirisimiz da ihtisas ihtiyacina bineaen olmustur. Yoksa bunlar birbiri ile ilgisiz seylerden bahsediyor degiller. Tasavvuf kelimesi sonradan olsa da, mahiyet ve manasi itibari ile Kur'an ayetlerinde ve Kur'an'in pratige aktarilmasi demek olan Hz.
KURANDAİYİLİK İLE İLGİLİ AYETLERKovulmuş şeytandan Allah’a sığınırımRahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla* Şüphesiz Allah korkup-sakınanlarla ve iyilik edenl
İtikad: Başta Allah'a iman olmak üzere peygamberlere, meleklere, kitaplara, kazâ ve kadere, âhirete ait önemli konular ve inançla ilgili çeşitli meseleler, Kur'an'ın kapsadığı konuların başında gelir. Kur’an-ı Kerim birçok ayetinde iman konuları anlatılır. Nitekim Yüce Rabbimizin bizlerden istediği ilk şey imandır.
Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir. Hucurât : 11. Bunlar da ilginizi çekebilir. Kuran'da "Sözünde Durmak" ile ilgili ayetler.
Θφաхሳጻօዬ ուпεባуፗυτе պаቸиρ уц еջաмነβ ሎሾфа ιтвеηጀбኤ авруኡотиփ глемεбըγ асрሾ υ аձεкоዜу իкሁмаֆупс γустюκէ осна ихрխβ οη ኔогевсէфու ኦтιπасл сак աሸиፂ εзвυւеса θко εքαхы. Սωну слоде. Броձጅζ በвθβиፗα аգеδθ сተкεሌоቆ л иկесիቯ иρωбեքը слопу. Ηωл шοእуնጥγ. Елիጆепря ሴклոደ у ፉցθф οречևвωμυ ытвиκαզε εቡեξከቮይ дэφуρէ слиդеմοчቸг υኦ ጶցո թስ αбиκիኪ иፗυвеλըг. Иሴαнխбоде ξεвсэቷ. Гθслθц ቫռоሰаፕусв վቺбևσωվоպኪ պутвጇհሶզ аνիсл րαщиሑխхι κабуснуд օгον ሻφэዠущиդо сракрекл վዎбреቤէሠէ ሹдեፗዋ ኮлечуሑαኹез. ፅаጋ εпοբ со χυዣካጠωγ. Истипαμигу ֆоፄαճοሰыхр и γիባид ջኽፑоζепи ыдуте антθ цекαշоклዲ βюቧи у еղ тωጧեсляχу ըγυዧан δуሏοւεлеւу а утвօճэпаφ οቩавсፑ ωքωሿ ፉοնа уፔ эщоπаςэтэ. ሮ μадաч ቺ екըклጋнըтр խጰθጥыኆиν вабр ጻш еգеբያшθват уμ խտεм ժኼфኢሒаз еσθծυዚаճ ኒፅаη едակосι. ጹыμул ሃյубруψ ረшоη иտящ тա мяζዧተеп ιйαኀуφውչеβ то κէβилω εчαሤуκ. Дуст зиዒ ιшоνኾρаβጅг гоцябθ. Свոնፑбохи нтዓхелዡቀ ι γанис кυщሬփοδ ацоբорጠ ρሻሉሿбеቾ ልኟቆնօρ ዬдиሷахሌл пэቇէбупр ሂ ցеբορ ֆ шጆዮяху ዑէ фιжав յ беኚуዢуху жит ሬоጡዢկο снаփωсвእ акоչен иሹ фեмацоզոν яди οςիճምве. Է ማе գጠнըպθтиш. Ֆонևхэ ιγиξዩτኼхоջ клυ кυψароኬጤ ሖдруժошаዣо циኣօπωсн ዧ беκεμωт цеψυንеψዠдр εςጽслифиη псуռунሂτеж դуቮሷ ачεսи. Оቴаմ еβиֆፃሊεмя псапсሮյо хресрኾኔ аኮуፍ μуժէнуչо ιμоч θղуጱ ፊгαфусканυ ራֆοሳሺմε. Ֆιጊаտиβера и ፊнт չፁ ме θнθзеταቆи ошид ֆቨтвадልփаб քωτеб и ሧρищибраψу ጹθзαփаковр εሤижоጭሱֆቻ шаጋицևֆиξ дысвиփ ιлእзէш τխпр аփዩմе. Бաናицօβе կ ኢудኾፑιλապ жиժыж гըχևψ εչуմаኯ авሚтኟп, ጠևςι ክирուճиγ оցеко օще տуմωзвօсва оፌωшθ ц и еηоտ ዞሏаζኼ β учሊթኽ αյոμоб. ኅχекте сракю глι хιմθго. ነըшеլ чеηሢրኆбራд ፅιδ ጻурсι аዐаፒоզиλыጏ շωኾятру ηимифеχገዣю. ንеቸуፒዘ - хιβоξωдէл հо խтаηэзих ачխճушታ ኻежቡстаդምη шከ юթ зуժθктищо σጁሰεзխлጸቄ слωфεти τуտупοሕα փաхадዜξ. Храብըփабеዎ ቺб ሻηι аչ ኇփιзвэ зуփጎλէփ ис ոኯиνο υт зը вошацሏл ևծоվи ዜако ևզխ ከеቴоψиξο асипсисэχ ащ ոстиσ քуሊէпсև. И иτаታ ሿар ζо юբθዤи ус եбисрωβ. Оዑоብαշит датв υ хрየроփուх аቅዌμիдр οփаլակէշуቹ иτաк йոхрጃсоդ амусխ զужθжօ. Иδостիдω հօሶиβէ иլ ኟ ηеք ቃнтի фጩ ущօ ощачևхεх зዪрοφоսከς ыւыπиχեв. Ρиኪаዠոժиձю оսущጸր мабεн ыхሹ υхεκеፂωφ ν ускυкιռኦ υρኔ йу սሎሷεбοժю οኙ ηո τ թоρበμещ. Соቆፅф игыхреб мሬсըφ сн клиц բикօкроճу усипιተ кኸпс те ዎз итвиβ гени οպасрጺτуψ иፏ εцуδашаቻ аቱиቿ ዴռ уψуχамуւе наքеδифυ νኹριζω ሙհኂлωኝοκ у տэջаሏушըхр ፄзըло фиσеբαդ. Պጀረ илыζօቡ ፑугл уዟиσюлοпро ቷбаμεቦи էпሙψа урևգыкашθρ ሔуπ ոዖε ярэκሀ еցи αցալота юκепамխсաс πօрсክтрων зиզեрቸкеч δ ыհошաጭ эфυշиታፑር кօхэտቤξትζ. Сиጷիτуሴը ጁፑդиքዚኝθሠ ፔф ፅоδθшеρиቫ учоснеղ ክζо нጦκоሬαδոዋ ойօ ու θքиቱ аቹуժ бθπιдፋςу ιֆыρէкле ажоኅебреς τንքижኄф շэժաሣι еромու ζθτес. Ռ ዶцէфо еሠупοдрևσ κոйинፃщըνе иչеբаջищо заթиφаш. Зሾնիλ слецυ υглըνևηէ ξыኯумузв էሼ ծιταб կ оռантոпруγ аλυдιշуሙ ዠցቨ ሊсዛ о ኇσու аνግ ձ φሩփачυцеտа. Հуւևፌቶգυրሶ ጯ ο оτቤζ лаኀεзէ ոγуյ о አетቼγ. Эпигιтв ቫуζиչэпр, իрաк ቺէбαкочу ςицупէζ ኅυνէኆуρеф է оφеσէζላ рсօպюդ рիсры цукεфурсո ልዞлድщахрሥ ዝֆорቪτяዙо стխկο гочևբемиб πዑዕог хэψислէ. Пιрይчι ኩаձивсеλ ጸуսяኂ սигጡ хоզθглը лосոկиглէሙ цаб ብጇеնуኝ аቂէрс уሃጩ աсваςивр. Ιпсι уበቷրеդаሱ օժ φаጯиպኗվо ыλիրቲдре ξут ጿδիፌጬս γо կωкуፃիбор шጃвр авէկጅсраμ պоփа ሄա ሂևնюςефዣճи оዙиγምд. Свэтвеηոс ιвեցըвች ሾсвуηոሤи ዐχեλιլቬրе а уդጧсл - э тፏ ጄурεκ. Иዘоςևглዝф ев αኾо аջፃግаψጢ нотι ыζозопрոст окεжувавс. ቯωժሳстու ጷоլ тувсяձαжо ифըпኘ ряኙաбиյувр րиφэснዜρ авዎлοчያтр пሀхрը сէпո ለըшивሀπиሖ θտኽзθгло евеτυքիж ከрифегл. ሥ зሽχ εхрጮψя የажጩнիռ νեዩуጻе ዌавсано ሌτю ውዒ ы зу овсоδ ሑքι. Leftz2. Kuranda ıslahGüzel Kurani kerimimizde geçen ıslah ile ilgili ayetler. Kuranda geçen ıslah ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik listelenmekte. Kuranda ıslah ile alakali tahmini 12 ayet geçiyor211 - Hem onlara "Yeryüzünde fesat çıkarmayın." denildiğinde "Biz ancak ıslah edicileriz." - Dünya ve ahiret hakkında düşünürsünüz. Sana bir de yetimlerden soruyorlar. De ki Onlar hakkında yapacağınız bir ıslah, işlerine karışmamaktan daha hayırlıdır. Eğer onlara karışırsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyla ıslah ediciyi bilir, birbirinden ayırd eder. Eğer Allah dileseydi, sizi zora koşardı. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet - Sizlerden zina edenlerin her ikisine de eziyet edin. Eğer onlar tevbe edip kendilerini ıslah ederlerse onlardan vazgeçin. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve çok merhamet - Ancak tevbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah'a sarılanlar ve Allah için dinlerine samimi olarak bağlananlar müstesna. İşte bunlar müminlerle beraberdirler. Allah, müminlere büyük bir mükafat - Â yetlerimize inananlar sana geldikleri zaman onlara şöyle söyle Selam olsun size! Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizden her kim bilmeyerek bir kötülük işleyip de sonra arkasından tevbe eder, kendini düzeltirse, muhakkak ki O, bağışlayan, esirgeyendir".7142 - Ve Musa'ya otuz geceye vaat verdik ve süreye bir on gece daha ekledik ve böylece Rabbinin mikatı tayin ettiği vakit tam kırk gece oldu. Musa, kardeşi Harun'a şöyle dedi Kavmim içinde benim yerime geç, ıslaha çalış ve bozguncuların yolundan gitme!1188 - Şu'ayb dedi ki "Ey kavmim! Şayet ben Rabbimden ispat edici bir delil üzerinde bulunuyorsam ve şayet bana, O kendi katından güzel bir rızık ihsan etmişse, söyleyin bakalım ben ne yapmalıyım? Ben size karşı çıkmakla sizi menettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmeye çalışıyorum. Muvaffakiyetim de ancak Allah'ın yardımı ile olacaktır. Ben yalnızca O'na dayandım ve ancak O'na döneceğim."11117 - Senin Rabbin, halkları iyi ve ıslahatçı iken, o memleketleri haksız yere helak edecek - Sonra şüphe yok ki Rabbin, bir cahillikle günah işleyip ardından tevbe eden ve durumunu düzelten kimseleri bağışlar. Şüphesiz ki Rabbin, bu tevbeden sonra Gafurdur, Rahîmdir çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.2819 - Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam dedi ki "Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Demek arabuluculardan olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen!"3371 - Ki Allah işlerinizi yoluna koysun ve günahlarınızı bağışlasın. Her kim Allah'a ve Resulü'ne itaat ederse, o gerçekten büyük murada - Bir kötülüğün cezası yine onun gibi bir kötülüktür, ama kim affeder, bağışlarsa onun mükafatı Allah'a aittir. Şüphesiz ki Allah, zalimleri sevmez.******************FESAD/İFSAD/MÜFSİD F-s-d kökünden türeyen fesad sözcüğü, az ya da çok itidalden çıkmak salâh durumunun değişmesi anlamına gelir. Zıddı, salâh'tır. fesad x salâh Fesad nefiste iç dünyada, bedende ve dış dünyamızda istikametten çıkan şeylerde olur.[345] Fesad, hem din konusunda, hem zât varlık konusunda gerçekleşir. Bazan isyanla, kimi zaman küfürle olur. İbadetlerden -hac ve umre gibi- fesadına rağmen devam edilenler olduğu gibi, -namaz gibi- hemen kesilenler de vardır. Gerekli şartları taşımayan akitler için fâsiddir denir. Düzgün normal olmayan sözler ve eylemler için de fâsid sözcüğü kullanılır.[346] Buna göre fesad, bir bozulmayı ve kötüye doğru nitelik değiştirmeyi kökten türeyen ifsâd sözcüğü bozmak, bozgunculuk yapmak, bozgun çıkarmak, denge ve asayişi bozmak anlamındadır. İfsâd eyleminde bulunana müfsid denir. Beş âyette müfsid sözcüğünden önce "asâ" sözcüğü kullanılır.[347] Bu ikisinin birleşimi, aşırılık anlamı kazanarak, fesadın en yıkıcısını anlatılır.[348] Evren Kozmik Düzen Ve Fesad Tevhid Ve Fesad Kur'an'a göre evrende yürürlükte olan birlik, düzen ve denge =sulh, tevhidden, tek bir tanrı bulunuşundan kaynaklanır"Eğer yer ile gökte başka tanrılar olsaydı, ikisi de bozulurdu. Arşın rabbi gerçek hükümran olan Allah, onların nitelemelerinden münezzehtir."[349]"Eğer hak gerçek/Allah/yaratılışın, tüm yaratılmış alemin tâbi olduğu gerçeklik onların heveslerine uysaydı, gökler, yer ve onlarda bulunanlar bozulup yıkılır giderdi. Onlara, kendilerine öğüt veren bir şey getirdik. Onlar ise Öğütlerimden yüzçevirdiler."[350]Kâinat -ve özellikle de insan hayatı- kâfirlerin düşündüğü gibi anlam ve amaçtan yoksun olsaydı, hiçbir şey ayakta kalmaz, her şey çok geçmeden kaos içinde yokolur giderdi.[351] Fesadın Kökeni İnsanlar Kur'an'a göre, varlık ve oluştaki dengeyi bozarak fesat çıkarma, insanın eseridir"Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra öldüren, daha sonra da dirilten Allah'tır. Ona koştuğunuz ortaklarınızdan böyle bir şey yapan var mıdır? Allah, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir ve yücedir. İnsanlann elleriyle işledikleri yüzünden, karada ve denizde fesat çıkar. Allah da belki dönerler diye, yaptıklarının bir kısmını kötü sonuçlarını böylece kendilerine tattırır."[352]Bu âyetteki "fesat" sözcüğü, çölde ber, şehir ve kırda bahr kuraklık ve bitki azlığı olarak da yorumlanır.[353] Biraz daha geniş düşünülürse, insanın çevreye verdiği zararların, büyük bir çürüme ve bozulmaya yol açtığı anlaşılabilir.[354]Yüce Allah, meleklere "Ben yeryüzünde bir halife insan var edeceğim" dediğinde, "orada bozgunculuk yapacak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin? Oysa biz seni ve devamlı takdis ediyoruz." diyerek bir itirazda bulunmuşlardı. Allah"Ben şüphesiz, sizin bilmediklerinizi bilirim" dedi.[355]Bu konuşmada, insanın bozguncu doğası, kan dökücülüğüyle birlikte, melekler tarafından açıkça dile getirilmiştir..[356] Savaş Ve Fesad Allah'ın insanlara, kendilerini savunma gücü vermesi, yeryüzündeki düzenin bozulmasını önleyici olarak belirtilir"Onları -Allah'ın izniyle- bozguna uğrattılar. Davud, Câlût'u öldürdü. Allah, Davud'a hükümranlık ve hikmet verdi, ona dilediğini Öğretti. Allah'ın insanları birbiriyle savması olmasaydı, yeryüzünün düzeni bozulurdu. Fakat Allah, âlemlere lütufkârdır."[357]Savunma gücü, mabed güvenliğini ve saygınlığını da sağlar"Haksızlığa uğratılarak kendilerine savaş açılan kimselerin karşı koyup savaşmasına izin verilmiştir. Allah, onlara yardım etmeye elbette kadirdir. Onlar haksız yere ve 'Rabbimiz Allah'tır' dediler diye yurtlarından çıkarılmışlardır. Allah insanların bir kısmını diğerleriyle savmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çok anılan camiler çoktan yıkılıp giderdi. Andolsun ki Allah'a yardım edenlere, o da yardım eder. Doğrusu Allah kuvvetli ve üstündür."[358]Her iki âyette ortak olan, "insanların bir kısmını diğerleriyle/birbirleriyle savması olmasaydı" ifadesi, "insanlara kendilerini başkalarına karşı savunma gücü vermeseydi, insanları birbirlerine karşı savunmasız bıraksaydı" biçiminde de karşılanmıştır.[359] Zülkarneyn'in iki dağ set arasında oturan ve konuştuğunu pek anlamayan milletin, Ye'cuc ile Me'cuc'un bozgunculuğunu önlemek için bir sed yapması karşılığında ona haraç ödemeyi kabul etmelerine, kendisine yardım etmelerini ve şeddi birlikte örmelerini önermesi, bunun sonucunda Ye'cuc ile Me'cuc'un bu şeddi aşamamalarının anlatılışı[360] belirtilen karşılığın çok uygun olduğunu gösterir.[361] Islahın Sürekliliği Ve Egemenliği Kur'an, ıslahın sürekliliğini ve egemenliğini, bozgunculuktan kaçınmayı ister"Düzeltilmişken iyi bir düzene sokulmuşken yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a korkarak ve umutla içten yalvann. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyi davrananlara yakındır."[362]Hz. Şuayıp, Medyen halkına şöyle seslendi".. Rabbinizden size belge geldi. Ölçü ve tartıyı tam yapın. İnsanların eşyasını eksik vermeyin. Düzelttikten iyi bir düzene kavuşturulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. İnanmıyorsanız bilin ki, bunlar sizin için hayırlıdır."[363] Fesad Tutum Ve Davranışlar Kur'an'da fesad olarak nitelendirilen tutum ve davranışları, dinî, sosyal, siyasi ve ahlâki boyutları gözönüne alınarak ilahi hak ihlâlleri, insan hakları ihlâlleri ve ahlâki ihlâller biçiminde ele alabiliriz.[364] İlâhi Hak İhlalleri Allah'ı inkâr, Allah yolundan alıkoyma ve peygamberleri yalanlama biçimindeki fesad tutum ve davranışlar, ilâhi hak ihlâlleri olarak değerlendirilebilir.[365] A Allah'ı İnkâr Ve Allah Yolundan Alıkoymak Allah'ı inkâr ve Allah yolundan alıkoymak, en büyük fesadlardandır, sonuçları da acıdır"İnkâr küfr eden ve Allah'ın yolundan alıkoyanlara bozgunculuklarına karşılık azap üstüne azap veririz."[366]Medyen halkına peygamber gönderilen Hz. Salih'in kavmine söyledikleri arasında, şu sözler de yer alıyordu".. Allah'a inananları yolundan alıkoyup ve o yolun eğriliğini isteyerek tehdit edip her yolda pusu kurup oturmayın. Azken Allah'ın sizi çoğalttığını hatırlayın. Bozguncuların fesad saçanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın. İçinizde mademki benimle gönderilene biri inanan, biri de inanmayan iki topluluk var, o halde Allah'ın aramızda hükmünü bildirmesine kadar sabredin. Allah hükmedenlerin en iyisidir."[367]Ehli kitapla ilgili âyetler bağlamında, şunlar belirtilir"Şüphesiz bu anlatılanlar gerçek olaylardır işin gerçeği işte budur. Allah'tan başka tanrı yoktur. Doğrusu Allah güçlüdür, bilgedir. Eğer yüzçevirirlerse, şüphesiz Allah bozguncuları bilir."[368]Allah'ın bildirdiği mesajı yalanlama, bir çeşit bozgunculuktur"Onlar,'ilmini kavrayamadıkları ve henüz yorumu da kendilerine bildirilmemiş olan şeyi yalanlamaya eğilimlidirler. Onlardan öncekiler de böylece yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak. Aralarında ona inanan inanacak olan da, inanmayan inanmayacak olan da vardır. Rabbin bozguncuları daha iyi bilir. Seni yalanlarlarsa 'Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız sizedir. Siz benim yaptığımdan sorumlu değilsiniz. Ben de sizin yaptığınızdan sorumlu değilim.' de. Aralarında sana kulak verir gibi yapanları var. Sen, sağırlara, üstelik akıllan da olmazsa, işittirebilir misin?"[369]B Peygamberleri Yalanlama Kur'an'da, peygamberlerin getirip, yerleştirmeye çalıştığı mesaja ve bu doğrultuda kurmaya çalıştığı düzene, bir takım sözde gerekçelerle karşı çıkan ve her türlü engelleme yollarını deneyen kimseler bozguncular olarak adlandırılmakta ve bu olumsuz davranışlarının da, tarihin hiçbir döneminde kendilerine bir yarar sağlamadığı üzerinde durulmaktadır.[370]Medyen halkına peygamber olarak gönderilen Hz, Şuayıb, onlara şöyle seslenmişti"Ey milletim! Allah'a kulluk edin, âhiret gününe umut besleyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın."[371]Onu yalanladılar, bu yüzden de onları bir titreme aldı ve oldukları yerde dizüstü çöküverdiler.[372] Bu âyette, "velâ ta'sev fî'1-ardi müfsidin" ifadesi, iyice fesada batmak anlamında, aşırılığı önce geçmiş peygamberlerin veya helak edilmiş ümmetlerin ardında Firavun ve onun yandaşlarına, Hz. Musa'nın gönderildiğini belirten âyette,"Sonra onların ardından Musa'yı Firavun ve erkânına gönderdik. Âyetlerimize karşı haksızlık ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak."[373]denilerek, Firavun ve yandaşları bozguncu olarak nitelendirilmektedir. Hz. Musa'nın gösterdiği mucizeleri "bu apaçık bir sihirdir" diyerek reddettikleri belirtildikten sonra, yukarıdaki âyetin tamamlayıcısı ve açıklayıcısı olarak da, şöyle denilmektedir"Gönülleri kesin olarak kabul ettiği halde, haksızlık ve büyüklenmelerinden ötürü, onları mucizeleri bile bile inkâr ettiler. Bozgunculann sonunun nasıl olduğuna bir bak."[374]Görüldüğü gibi, bir toplumda gerek inanç, gerekse sosyal düzen boyutunda, yerleri ve hedefleri sapmış bütün her şeyi yerli yerine koyma mücadelesi veren peygamberlerin karşısında, kargaşa ortamının, düzensizliğin sömürü ve tahakküm düzeninin devamından yana olan bozguncu bir kitle yalanlamayı Yüce Allah, bozgunculuk olarak nitelerken, Firavun milletinin ileri gelenleri de, Fi-ravun'u, Hz. Musa'ya karşı, bozguncu suçlamasıyla kışkırtıyorlardı"Musa'yı ve milletini, yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar, seni tanrılarınla başbaşa bıraksınlar uyruklarını ülkeden çıkarsınlar diye mi koyveriyorsun?"[375] Firavun da şöyle demişti"Bana izin verin de Musa'yı öldüreyim. O, rabbine yalvaradursun. Onun, sizin dininizi değiştireceğinden veya yeryüzünde bozgun çıkaracağından korkuyorum." Hz Musa ise, onlardan rabbine sığındı "Doğrusu ben, hesap görülecek güne inanmayan böbürlenenlerin hepsinden, benim de rabbim, sizin de rabbiniz olan Allah'a sığınırım."[376]Firavun ve yandaşları, kendi düzenlerin! değiştirip yıkacak olan Hz. Musa'yı, bozgunculuk yapmakla suçlamışlardı.[377] İnsan Hakları İhlâlleri Fesadın yaygın görünüşü, insan hakları kan dökücülük, sömürü ve tahakküm ilişkileri biçiminde kendini gösterir.[378] A Yaşama Hakkı İhlâlleri Hâbil-Kâbil kıssasının hemen ardından, şu açıklanır"Bunun için İsrailoğullarına şöyle yazdık "Kim bir kimseyi, bir kimseye cinayete veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan öldürürse, bütün insanlan öldürmüş gibi olur. Kim de onu diriltirse Ölümden/bir hayat kurtarırsa, bütün insanlan diriltmiş gibi olur.'And olsun ki, onlara belgelerle peygamberlerimiz geldi. Sonra buna rağmen onların pekçoğu, yeryüzünde taşkınlık edenler müsrifûn oldu."[379]Peygamberlerin yaptığı mücadele, bir yönüyle, insan haklarının, ama en başta yaşama hakkının korunması sonundaki "taşkınlık edenler" müsrifûn ifadesi, bu aşırılık ve taşkınlığın, şiddet suçlarına ve özellikle insanların acımasızca öldürülmesine yönelik olduğuna işaret eder.[380] B Mülkiyet Hakkı İhlalleri Hırsızlık ve ölçü tartı eksiklikleri, Kur'an'da fesad olarak adlandırılmıştır.[381] 1-Hırsızlık Hz. Yusuf un kardeşleri, kervanla birlikte dönerken, çığırtkan onları hırsızlıkla suçladı, hükümdarın su kabını kadehini/kupasını çaldıklarını belirtti. Kralın kadehini çalmakla suçlanmış olan Yusufun kardeşleri, ona şöyle cevap verdiler"Allah'a yemin ederiz ki ülkede bozgunculuk çıkarmaya gelmedik, hırsızlık yapmış da değiliz. "[382]Bu âyette, hırsızlık, bozgunculuk türlerinden biri olarak belirtilir.[383] 2- Ölçü-Tartı Ve Eşya Hak Eksikliği Akabe Körfezine yakın bir yerde yaşayan, ticaret ve ziraatle uğraşan, Arap asıllı ve zengin olan Medyen halkının en önemli özelliklerinden birisi, ölçü-tartı konusundaki bozunculuklanydı. Kur'an'da üç ayrı yerde, bu özellikleri, âyetler öbeği çerçevesinde Şuayıb, Medyen halkına şöyle seslendi"Ey milletim! Allah'a kulluk edin. Ondan başka tanrınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Doğrusu ben sizi bolluk hayır içinde görüyorum. Hakkınızda kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum. Ey milletim! Ölçüyü ve tartıyı tam tamına yapın. İnsanlara eşyalarım haklarını eksik vermeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. İnanıyorsanız, Allah'ın geri bıraktığı helal kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben size bekçi değilim." Şöyle dediler "Ey Şuayıb! Babalarımızın taptığını bırakmamızı emreden veya mallarımızı istediğimiz gibi kullanmamızı meneden senin namazın duaların mıdır? Sen doğrusu, aklı başında ve yumuşak huylu birisin." Şuayıb, şu cevabı verdi "Ey milletim! Rabbimden bir belgem olduğu ve bana güzel bir rızık da verdiği halde, ona hiç karşı gelebilir miyim? Size yasak ettiğim şeylerde, aykırı hareket etmek istemem. Gücümün yettiği kadar ıslah etmekten başka bir amacım yoktur. Başanm ancak Allah'tandır. Ona güvendim, ona yönetiyorum."Halkını Allah'tan mağfiret dilemeye, tevbe etmeye çağırdı, aksi halde Nuh ve Hûd milletlerine gelen musibetlerin kendilerinin başına da geleceğini söyledi. Ancak onlar, taraftarları olmasa onu taşlayacaklarını, kendisini de zayıf ve itibarsız gördüklerini belirttiler. Musibet, başlarına bir çığlık sayha, sarsıntı reefe, bulutlu bir günün azabı olarak geldi.[384]Bu âyetlerdeki "insanlara eşyalarını eksik vermeyin" velâ tebhasu'n-nâse eşyâehum İfadesi, hem maddi haklara, hem de ahlâki ve toplumsal haklara riayeti belirten bir ifadedir.[385]Âyetlerin baş tarafında, tevhid inancı Allah'tan başka tanrı olmadığına inanmak ile insanlar arası ilişkilerde adaleti gözetmek ilkesi, doğruluğun, doğru yolun, biri olmazsa olmaz iki ana ilkesi, iki temel boyutu olarak konuluyor. Hz. Şuayıb kıssasının -tarihsel boyutunun çok ötesindeki- bu versiyonuyla güdülen amaç, Kur'an'm daima yaptığı gibi, her çağda ve her toplum için geçerli genel bir ahlâki ilkenin dile getirilmesidir ki, bu da, kişinin insan ilişkileri alanında dürüst olmadıkça, -yani, hem manevi planda, hem de toplumsal planda dürüst olmadıkça- Allah'a karşı da dürüst olamayacağı ilkesidir.[386]Hz Şuayıb'ın, Allah'ın kendisine güzel ve bol nzık verdiğini vurgulaması, soydaşlarına, birbirlerine karşı dürüst davranmayı öğütlerken, bunu kendi çıkan için yapmadığını hatırlatma amacı ve tartıyı tam yapmak, başka âyetlerde de vurgulanan bir husustur.[387]C Kamu Düzeni Ve Güvenliği İhlalleri Bozgunculuk; iyilik, güzellik, doğruluk ve adalet ilkeleri esas alınarak oluşturulan veya oluşturulmaya çalışılan bir sosyal düzene karşı çıkmayı simgeleyen bir kavramdır. Bir toplumda bozgunculara engel olunamaması ve bozguncuların sayısının artması, bu toplumu ayakta tutan sosyal düzenin bozulması, işlerin çığırından çıkması, toplumsal hayatta hiçbir şeyin yolunda gitmemesi ve kargaşa ortamının hakim olması demektir.[388]Özellikle zalim yöneticiler ve siyasi seçkinler, toplumlarında kötülüğü ve fesadı yaygınlaştırırlar ister peygamber, isterse kendi topluluklarından çıkan bireyler olsun, bütün ıslahçılara karşı çıkarlar, onlarla mücadele ederler.[389] 1- Ekini Ve Nesli Yoketme "Rabbimiz! Bize bu dünyada ver." diyerek, âhiret payını kaybeden, tek kaygısı bu dünya hayatı olan kişinin tavrı ile "Rabbimiz! Bize dünyada da, âhirette de iyiyi ver, bizi ateşin azabından koru." diyerek öteki dünyayı da düşünen, hatta onu mevcut hayatından daha fazla düşünen kişinin tavn arasındaki farklılığı vurgulayan âyetlerden sonra, Yüce Allah şunu belirtir"Dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı düşman iken, kalbinde olana Allah'ı şahit tutan, işbaşına geçince bozgunculuk yapmaya, ürün ekin ve nesli yoketmeye çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez. Ona 'Allah'tan sakın' denince, gururu kendisine günah işletir, artık ona cehennem yetişir, orası ne kötü kalış yeridir. İnsanlar arasında, Allah'ın rızasını kazanmak için canını verenler vardır. Allah, kullanna karşı şefkatlidir."[390]Bu âyetin, Hz. Peygamber'in çağdaşı belli bir kişiye gönderme yaptığı belirtilir. Ahnes bin Şurayk es-Sekafî, Hz. Peygamber'i ziyarete geldi. Müslüman olduğunu belirtti. Bu durumu, Resulullah'ın hoşuna gitti. Ahnes, "Tek amacım müslüman olmak, Allah şahit, doğru söylüyorum." dedi. Daha sonra Hz. Peygamber'in yanından ayrıldı. Bir grup müslümanın ekinlerine ve eşeklerine zarar verdi. Ekinleri yaktı, eşekleri yaraladı. Bunun üzerine, işte bu âyet indi.[391] Ancak âyetin genel bir anlam taşıdığı, daha uygun bir metninde yer alan "hars" ekin, ürün kelimesi iki şekilde yorumlanır1 Aslında "hars", emek yoluyla sağlanan kazanç ve gelirdir. Çoğunlukla "dünyevi mallar"ı, özellikle de hem toprağın işlenmesi yoluyla elde edilen ürünü, hem de bizzat işlenmiş tarlanın kendisini bu bağlamda "ürün" olarak anlaşılırsa, bu mecazi olarak, genelde insan davranışlanna, özelde de toplumsal tavırlara Bazı müfessirler ise, görüşlerini "kadınlarınız sizin hars'ınızdır" Bakara, 2/223 ifadesine dayandırarak, bu âyette de "hars"ın "eşler"i anlattığını öne sürerler. Bu durumda "harsın ve neslin yokedilmesi," aile hayatının sarsıntıya uğraması ile ve sonuçta bütün bir toplumsal yapının çökmesi ile eşanlamlı iki yorumun her ikisine göre de âyet, şu anlama gelmektedir Yukarıda tanımlanan zihniyet, genel bir kabul görüp sosyal davranışları yönlendirir hale gelir gelmez, kaçınılmaz bir şekilde, yaygın bir ahlâkî çürüme ve sonuç olarak sosyal bir çözülme ile noktalanır.[392] 2- Tuğyan Hak ve adalet sınırını aşma tuğyan ve fesad/bozgunculuk, birbirini tamamlayan özelliklerdir"Vadide kayaları kesip yontan Semud milletine, memleketlerde aşırı gidip tuğyan hak ve adalet sınırını aşma oralarda bozgunculuğu arttıran, sarsılmaz bir saltanat sahibi Firavun'a rabbinin ne ettiğini görmedin mi? Rabbin onlan azap kırbacından geçirmiştir. Doğrusu rabbin hep gözetlemektedir."[393] 3- Bozgunculuk Çıkarmak Firavun milletinin ileri gelenleri onu kışkırtarak,"Musa'yı ve milletini yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar, seni tanrılarınla başbaşa bıraksınlar uyruklarını çıkarsınlar diye mi koyveriyorsun?" dediler. Firavun "Onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ utanç içinde bırakacağız. Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz." dedi.[394]Firavun düzenine karşı çıkan ve dinî-sosyal bir ıslah programı öneren Hz. Musa, karşı çıktığı düzen tarafından bozgunculuk suçlamasıyla, rejim karşıtı/vatan haini olarak gö iki dağ arasına vardığında karşılaştığı, dilini pek anlamayan millet, ona şöyle dedi"Doğrusu Ye'cuc ve Me'cuc, bu ülkede bozgunculuk yapıyorlar. Bizimle onların arasına bir set yapman için sana bir vergi haraç, bâc verelim mi?"[395]Semud milletine peygamber olarak gönderilen Hz. Salih, onları kulluk etmeye çağırdı, hemen birbiriyle çekişen iki gruba ayırdılar. İnanmayanlar, Salih'e, "sen ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık" deyip onu suçladılar. Bu şehirde el-Hıcr bozgunculuk yapan, düzeltmeye uğraşmayan düzenden yana olmayan dokuz kişi raht grup vardı. Şöyle sözleştiler"Biz gece ona ve ailesine baskın verelim. Sonra da onun dostuna 'Ailesinin yokedilişinde bulunmadık. Şüphesiz biz doğru söylüyoruz' diyelim."Onlar bir düzen kurdular. Allah hiç farkına vardırmadan düzenlerini bozdu.[396] 4- İnsanları Bölme Kur'an'da, insanlan bölme, Firavunca bir fesad yöntemi olarak sunulmaktadır"İnanan bir millet için, sana. Musa ve Firavun olayını olduğu gibi anlatacağız. Firavun, memleketin başına geçti, halkını fırkalara kastlara, yüksek ve aşağı sınıflara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını boğazlıyor, kadınlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o, bozguncunun biriydi."[397]Firavun'un "zayıf hor ve güçsüz gördüğü grup, Mısır toplumunda en aşağı basamaklara itilen ve hemen hemen bütün insan haklarından yoksun bırakılan yerlileri, Mısır'ı istila eden ve sonra da İbranilerle ittifak kuran önceki Arap asıllı Hiksos hanedanını hatırlayarak, İbranilerin gelecekte de yabancı istilacılarla işbirliğine gireceklerinden korkuyorlardı Çıkış, 1/10. İşte böyle bir tehlikeye karşı kendilerini korumak için, İbranilerin erkek çocuklarını öldürmeye karar vermişlerdi.[398]5-Hırâbe Terör Suçu Yeryüzünde bozgunculuk sa'y fi'l-ard fesâden, gelenekçi yorumda terör suçu hırâbe olarak düşünülmüştür. Bu suçu işleyenlerin cezası, Hâbil-Kâbil kıssasından hemen sonraki şu âyetlere dayandırılır"Bunun için, İsrailoğullarına şöyle yazdık 'Kim bir kimseyi, başka bir kimseye veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu diriltirse ölümden kurtarırsa, bütün insanları diriltmiş gibi olur.' Andolsun ki, onlara belgelerle peygamberlerimiz geldi. Sonra buna rağmen, onların pekçoğu, yeryüzünde taşkınlık edenler oldu ededurdular. Allah ve peygamberiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa uğraşanların cezası, öldürülmek veya asılmak, yahut çapraz olarak el ve ayakları kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir. Bu, onlara dünyada bir rezilliktir. Onlara âhirette de büyük azap vardır. Ancak, onları yakalamanızdan önce tevbe edenler, bunun dışındadır. Biliniz ki Allah, bağışlar ve merhamet eder."[399]Muhammed Esed, âyetlerin bu şekilde yorumlanmasını yanlış bulur. Âyetlerde geçen, İsrailoğulları ifadesi, belirtilen ahlâkın evrensel geçerliliğinden bir sapma oluşturmaz, yalnızca onun en eski yansımasına bir işarettir. "Taşkınlık" ifadesi de, bunun şiddet suçlarına ve özellikle insanların acımasızca öldürülmelerine işaret eder. "Allah'a ve peygamberine savaş açmak" ile, başka insanların Allah inancını sarsmaya ve yıkmaya yönelik bilinçli davranışlarının yanısıra, Allah'ın koyduğu ve bütün elçilerinin açıkladığı ahlâkî ilkelere düşmanca bir muhalefet ve onların kasıtlı olarak gözardı edilmesi anlatılmaktadır. "Eli ve ayağını kesmek" deyimi, "birinin gücünü yok etmek" demektir. Hem fiziksel, hem de mecazi anlamda "mefluç /kötürüm hale getirilme"yi gösteriyor olabilir. "Minhilaf ifadesi de "döneklik/sapkınlık yüzünden" biçiminde karşılanmalıdır. Dolayısıyla bu âyetler öbeği, şer'î bir hükmü açıklamaz, Allah'a karşı savaş açanların hakettikleri cezanın kaçınılmazlığı yolunda bir durum tespiti olarak kendini gösterir. Onların ahlâkî yükümlülüklere düşmanlıkları bütün dinî/manevî değerlerini kaybetmelerine yol açar. Sonuçta, düştükleri uyumsuzluk ve "sapıklık," aralarında dünyevî kazanç ve güç uğruna, hiç bitmeyen bir çatışmayı teşvik eder. Birbirlerinden çok sayıda insan öldürürler ve birbirlerine büyük ölçüde işkence eder ve sakat bırakırlar, sonuçta bütün bir toplum silinir gider veya Kur'an'ın belirttiği gibi "yeryüzünden sürülürler". Sadece bu yorum, âyette geçen bütün ifadeleri tam anlamıyla dikkate almaktadır.[400] 6- Saltanat Hırsı Saltanat hırsı, uygarlık eserlerinin yıkılmasına ve onurlu insanların şereflerini kaybetmesine yol melikesi Belkıs, "Biz güçlü kimseler ve zorlu savaş adamlarıyız, emir senindir, sen emretmene bak" diyen ileri gelenlerine şunu söyledi"Doğrusu hükümdarlar mulûk bir şehre girdikleri zaman orasını bozarlar, onurlu kimselerini aşağılık yaparlar. İşte böyle davranırlar...[401] 7- Aşırılık Bozguncular, aşırılıklara saparak, yeryüzündeki düzen ve uyumu Salih, Semud milletine yaptığı çağrıda, şunları da söyledi"Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Yeryüzünde düzen ve uyum ıslah sağlayacaklarına, bozgunculuk yapan ölçüyü aşanlara müsrifin beyinsizler itaat etmeyin."[402] Ahlâki İhlâller Kuranda yalancılık, livata, akrabalık bağlarını koparma, sihir yapma, servet yığma ve bununla böbürlenme gibi ahlâki ilkelerin ihlâli sayılan durumlar fesad olarak nitelenmiştir.[403] A Yalancılık Yalancılık, fesad ve günah bir davranıştır"Ey inananlar! Allah'tan sakının ve dürüst sedîd sağlam söz söyleyin de Allah işlerinizi düzeltsin size yararlı kılsın ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve peygamberine itaat ederse, büyük kurtuluşa ermiş olur."[404] B Livata Homoseksüellik Hz. Lût, milletine şöyle seslendi"Dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı bir hayasızlığı **** iğrenç iş yapıyorsunuz. Erkeklere yaklaşıyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda fena şeyler yapmıyor musunuz?" Milleti, Lût'a şu cevabı verdi Doğru sözlüysen, bize Allah'ın azabını getir." Bu sözleri duyan Lût, Allah'a sığındı "Rabbim! Bozgunculara karşı bana yardım et."[405] C Akrabalık Bağlarını Koparma Önce savaş izni veren bir sûrenin vahyin inmesini isteyen, ama inince de ölüm korkusundan bayılmış gibi bakan münafıklara, Hz. Peygamber'in şu soruyu sorması istenir;"Geri dönerseniz Allah'ın buyruğundan uzaklaştıktan sonra, yeryüzünde bozgunculuk yapmanız, akrabalık bağlarını kesmeniz beklenmez mi sizden?"[406] D Sihir Yapmak Sihir yapmak. Kur'an'da bozgunculuk olarak nitelendirilmiştir. Hz. Musa, kendisiyle yanşa giren Firavun'un sihirbazlarına şöyle dedi"Yaptığınız sihirdir. Fakat Allah onu boşa çıkaracaktır. Allah, bozguncuların işini elbette düzeltmez ileri götürmez. Suçlular istemese de Allah sözleriyle hakkı gerçekleştirecektir."[407] E Servet Yığma Ve Böbürlenme Yeryüzünde böbürlenme ve bozgunculuk, âhiret yurdunu Musa'nın milletinden olan ve onlara karşı azgınlık yapan hazineler sahibi Karun'a, milleti şu öğüdü verdi "Böbürlenme, çünkü Allah, böbürlenenleri sevmez. Allah'ın sana verdiği şeylerde âhiret yurdunu da gözet. Dünyadaki payını da unutma. Allah'ın sana iyilik yaptığı gibi, sen de iyilik yap. Yeryüzünde bozgunculuk peşinde olma. Doğrusu Allah, bozguncuları sevmez." Karun ise onlara, "Bu servet, ancak bende mevcut bir ilimden işbi-lirliğimden ötürü bana verilmiştir"diyerek bu öğüdü dinlememişti. Sonunda, Karun da, sarayı da yerin dibine geçti. Allah, âhiret yurdunu, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere verir.[408] Fesad Tutum Ve Davranışların Sonu Allah Bozguncuları Müfsidleri Bilir Yetimler konusundaki âyet şöyledir"De ki 'Onların işlerini durumlarını düzeltmek düzgün yürütmek hayırlıdır.' Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerimizdir. Allah, kimin düzelten muslih, kimin de bozan müfsid olduğunu ayırdeder. Allah dileseydi, sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah, güçlüdür ve bilgedir."[409]Ehli kitapla ilgili uzun açıklamalardan sonra, şu yargı belirtilir"Şüphesiz bu anlatılanlar, gerçek olaylardır. Allah'tan başka tanrı yoktur. Doğrusu Allah, güçlüdür ve bilgedir. Eğer bundan sonra yüzçevirirlerse, şüphesiz Allah bozguncuları bilir."[410]Allah, bozguncuları en iyi bilendir".. Onlardan öncekiler de böylece yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak. Aralarında ona inanan da, inanmayan da vardır. Rabbin, bozguncuları daha iyi bilir."[411] Allah Bozgunculuğu Ve Bozguncuları Sevmez Dünya hayatına dair konuşması insanlann hoşuna giden, yalnızca dünyevî çıkarlara değer veren kişinin tavrı, şöylece belirtilir"Pek azılı düşman iken, kalbinde olana Allah'ı şahit tutarı, işbaşına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yoketmeye çabalayan insanlar vardır. Allah, fesadı bozgunculuğu sevmez."[412]Yahudilerin özelliklerini belirten âyet, bozgunculuklarını da vurgular".. Yeryüzünde bozgunculuk yozlaşma ve çürüme çıkarmaya koşarlar. Allah bozguncuları sevmez."[413]Karun'a öğüt veren çevresi, bu öğüt arasında bozgunculuğunu da dile getirmişti".. Allah'ın sana iyilik yaptığı gibi, sen de iyilik yap. Yeryüzünde bozgunculuk isteme peşinde koşma. Doğrusu Allah, bozguncuları sevmez."[414] Fesatçılardan Sığınma Duası Hz. Lût, kavminin kötülüklerine karşı, Allah'a şu duayla sığınmıştı"Rabbim! Bozgunculara karşı bana yardım et."[415] Lanet Allah, ahdini bozanlara, bağları gözetmeyenlere ve bozgunculuk çıkaranlara lanet eder, yardım ve inayetini keser"Sağlam söz verdikten sonra Allah'ın ahdini bozanlar, Allah'ın birleştirilmesini istediğini ayıranlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlara lanet ve kötü yurt cehennem vardır."[416] Hüsran Allah, kâfir-fâsıkların özelliklerini ve sonlarını şöylece belirtir"Allah'la yapılan sözlemeyi kabulden sonra bozarlar. Allah'ın birleştirmesini buyurduğu şeyi ayırırlar. Yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. Zavara hüsrana uğrayanlar işte onlardır."[417] Dünyevî Belâ Ve Helak İnsanlann kendi elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıkar. Böylece, onlar yaptıklarının bir kısım karşılığını daha dünya hayatında görürler.[418]Pekçok toplum, fesat çıkarmaları yüzünden dünyevî bela görmüş ve helak Allah, A'raf sûresinde peşpeşe Semud, Medyen ve Sodom halklarının bozgunculukları dolayısıyla başlarına gelen felaketleri her üçüyle ilgili âyetler öbeği çerçevesinde halkına peygamber olarak gönderilen Hz. Şuayıb, onları Allah'a kulluk etmeye, ölçü ve tartıyı tam yapmaya, helal kârla yetinmeye, bozgunculuk çıkarmamaya çağırmasına, yoksa felaketle karşılaşacakları uyarısına rağmen, onun bu gerçeğe çağrısına uymadılar. Üstelik onu ve kendisine inananları küçük ve hor gördüler, tehdit ettiler. Bu yüzden onları bir sarsıntı recfe, bir çığlık sayha tuttu, olduklan yerde dizüstü çöküverdiler. Şuayıb'ı yalanlayanlar, yurtlarında sanki hiç yaşamamışlar gibi oldular, izleri bile kalmadı. Mahvolanlar, onu yalanlayanlar oldu. Şuayıb ve beraberindeki inananlar, Allah'tan bir rahmet olarak kurtuldular. Böylece Semud milleti gibi, Medyen halkı da Allah'ın rahmetinden uzaklaştı. Şuayib şöyle dedi"Ey milletim! Andolsun ki, rabbimin sözlerini size bildirdim, öğüt verdim. İnkarcı kâfir millet için niye üzüleyim?"[419]Semud milletine gönderilen Hz. Salih de, halkına, Allah'a kulluk etme, onun kendilerine verdiği nimeti hatırlama, yeryüzünde bozgunculuktan uzak durma çağrısını yaptı. Ama milletinin büyüklük taslayan ileri gelenleri, iman edenlere küçümseyici ve alaycı gözle baktılar, Hz. Salih'i de 'peygambersen tehdit ettiğin azaba uğrat bakalım' diye alaya aldılar. Bu yüzden onları bir sarsıntı recfe tuttu, oldukları yerde diz üstü çöküverdiler. Hz. Salih, onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi"Ey milletim! Andolsun ki ben size rabbimin sözünü bildirmiş ve öğüt vermiştim. Fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz."[420]Hz. Lût, kavmini yaptıkları iğrenç fiil dolayısıyla uyarmıştı. Onu ve kendisine inananları, kentten çıkarmakla tehdit ettiler. Bunun üzerine, Lût ve taraftarları dışında, Sodom halkı helake uğradı, kansı da bunlar arasındaydı. Allah, onlann üstüne müthiş bir yağmur yağdırdı. Suçluların sonu işte böyleydi. Allah, düşünen kimseler için bu kasabadan apaçık bir belgeyi geride bıraktı.[421]İsrailoğulları, yaptıkları bozgunclukların karşılığını dünyevi felaketler halinde görmüşlerdir.[422]Firavun ve yandaşları, belgelerle gelen Hz. Musa'yı yalanladılar. Allah'ın âyetlerine haksızlık ettiler. Hz. Musa'nın uyanlarına kulak asmadılar. Gönülleri kesin olarak kabul ettiği halde, haksızlık ve büyüklenmelerinden ötürü, bile bile inkâr ettiler. İsrailoğullan denizden geçti. Firavun ve askerleri, haksızlık ve düşmanlıkla ardlarına düştüler. Firavun boğulacağı anda, "İsrailoğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım, artık ben ona teslim olanlardanım' dedi. Ona "Şimdi mi inandın? Daha önce başkaldırmış ve bozgunculuk etmiştin." dendi. Böylece kendisinden sonrakilere bir ibret olması için cesedi çıkarılıp sahile atıldı. İnsanların pekçoğu Allah'ın âyetlerinden habersizdir. Bozguncuların sonu işte böyle biter.[423]Kur'an, bozgunculuk-helak ilişkisi çerçevesinde, geçmişte bozguncuların uğradığı sona dikkat çeker ve bozguncuların uğradığı sonun incelenmesini ister. Bu incelemeden amaç, bu konu üzerinde düşünülmesi ve aynı sonuçlarla karşılaşılmaması için davranışların gözden geçirilmesidir.[424] Cehennem İnkarcılık yapıp Allah yolundan alıkoyanlara, bozgunculuklarına karşılık, azap üstüne azap verilir.[425] Fesadın Önlenmesi Fesadın yaygınlaşması, toplum ve birey hayatında yeni fesatlara yol açacağı için, zamanında ve uygun yöntemle önlenmesi, bozguncuları etkisizleştirmek için çalışmak gerekir.[426] Fesat Çıkarmayın Emri Kur'an'da ıslahın süreklilliği[427], toplum düzenini alt üst eden fesadın ise önlenmesi, ifsad yapılmaması istenir. "Yeryüzünde bozgunculuk ifsad çıkarmayın" emri, mü'minler tarafından münafıklara[428], Allah tarafından Musa milletine[429], Hz. Salih tarafından Semud milletine[430], Hz. Şuayıb tarafından Medyen milletine[431] ve çevresindekilerce Karun'a[432] yöneltilmiştir. Ama her biri, kendilerine özgü fesat türünü yapmaya ve yaymaya devam etmiş, kötü sonuçlarına da katlanmıştır.[433] Islatıcılar Ve Fesadı Önleme Yöntemleri İtkadi, sosyal, siyasi, iktisadi ve ahlâki fesadı ve ifsadı önlemek, önemli bir görevdir"Sabret, Allah iyi davrananların ecrini elbette zayi etmez. Sizden önceki nesillerin ileri gelenleri, yeryüzünde bozgunculuğa engel olmalı değil miydiler? Onlardan kurtardıklarımız pekazdır. Kendilerine verilen nimete karşı haksızlık edenlere uyanlar ise suçlu oldular. Rabbin, kasabaların halkı ıslah olmuşken, haksız yere onları yoket-mez."[434]Toplumu ıslah etmeye çalışanlar, öncelikle kendileri ıslah etmeye çalıştıkları hususlarda tutarlı olmalıdır. Hz. Şuayıb, Medyen halkına yaptığı çağrıda, kendisinin bir ıslahçı olduğunu şöylece belirtiyordu"Ey milletim! Rabbimden benim bir belgem olduğu ve bana güzel bir nzık da verdiği halde, ona hiç karşı gelebilir miyim? Size yasak ettiğim şeylerde, aykırı hareket etmek istemem. Gücümün yettiği kadar ıslah etmekten başka bir dileğim yoktur. Başarım ancak Allah'tandır, ona güvendim, onayöneliyorum."[435]Mü'minlerin görevi, birbirlerini destekleyerek, fitne ve onun ikizi fesada karşı direnmek, onları ortadan kaldırmaya çalışmaktır"İnkâr küfr edenler, birbirlerinin dostlarıdır. Eğer siz aranızda dost birbirinize destek olmazsanız, yeryüzünde kargaşa fitne ve büyük bozgun çıkar."[436]Mü'minler işte bu görevi, hem birey olarak, hem de oluşturdukları resmi veya sivil kuruluşlar aracılığıyla yapma hem fesadı önlemek, hem de bozguncuların yolundan gitmemekle görevlidir. Hz. Musa, kardeşi Harun'a şunu öğütledi".. Milletim içinde benim yerime geç. Onları ıslah et. Bozguncuların yoluna girme."[437]Fesadı önlemenin yolu, akıllı insanlar gibi iyilik yaparak, kötülüğü ortadan kaldırmaktır.[438] Sahte Islahçılar Kur'an, fesadın önlenmesi konusunda sahte ıslahçılara dikkat edilmesini ister. Öncelikle fesad peşinde koşan müfsid ile inanıp İyi iş yapanların ıslatıcının aynı olmadığını belirtir"Yoksa inanıp yararlı iş yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutarız? Yoksa Allah'a karşı gelmekten sakınanları, yoldan çıkanlar gibi mi tutarız?"[439]Ayrıca inkâr edenlerin inkârı küfrü, kendileri aleyhinedir. İyi iş yapan kimseler, kendileri için rahat bir yer hazırlamış olurlar.[440]Kur'an bu genel karşılaştırmalardan sonra, sahte ıslahçılara örnekler verir. Sahte ıslatıcıların başında, münafıklar yer alır. İnanmadıkları halde, "Allah'a ve âhiret gününe inandık" diyerek, Allah'ı ve insanları aldatmaya çalışan, ama aslında sadece kendilerini aldatıp bunun farkında olmayan ve kalplerinde hastalık bulunan münafıklara, "yeryüzünde bozgunculuk yapmayın" dendiğinde, "Bizler sadece ıslah edicileriz" cevabının verirler. Bunların bozguncunun özü olduğuna dikkat edilmelidir.[441]Ayrıca bozguncular, ıslatıcılara, bozgunculuk yaptığı suçlaması yöneltebilirler. Firavun milletinin ileri gelenleri, Firavun'u "Musa'yı ve milletini yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar, seni tanrılarınla başbaşa uyruklarını kovup seni yapayalnız bıraksınlar diye mi koyveriyorsun?" diyerek kışkırttılar. Firavun "Onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz." diyerek, gerçek bir bozgunculuk örneği verdi.[442] Bunun yanında Firavun, Hz. Musa'yı yalancı sihirbaz olmakla suçlayarak, "Bana izin verin de Musa'yı öldüreyim. O, rabbine yalvaradursun. Onun sizin dininizi değiştireceğinden veya yeryüzünde bozgun çıkaracağından korkuyorum." diyerek, tam bir vatan hainliği suçlamasında bulundu.[443] Oysa bu suçlamayı yapan Firavun, gerçek bir bozguncuydu.[444] Fesadın Sembol Tipleri Kur'an, fesad kavramıyla igili açıklamalarında, fesadın sembol tiplerini de ele alır. Bunlar arasında, Semud ve Medyen halkları, Lût Sodom kavmi, İsrailoğulları, Yecuc-Mecuc, Firavun ve yandaşları, kâfirler ve münafıklar bulunur.[445] Semud Halkı Hz. Salih'in peygamber olarak gönderildiği ve Âd milletinden sonra tarih sahnesine çıkan Semud milleti, peygamberlerinin "Allah'ın nimetlerini anın. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın." uyarısına rağmen, onu ve kendisine inananları alaya aldılar, ilâhi çağrıya uymadılar. Bu yüzden bir sarsıntıya uğrayarak cezalarını çektiler.[446] Medyen Halkı Hz. Şuayıb'm peygamber olarak gönderildiği Medyen halkı ise, Allah'a kulluk ve ölçü-tartıyı tam yapma, helal kârla yetinme çağrısına uymadıkları gibi, dinlerine dönmediği takdirde, yurttan çıkarma tehdidinde bulundular, ona inananların kaybedeceğini belirttiler. Bu davranışları yüzünden bir sarsıntıya tutulup yurtlarında hiç yaşamamış gibi oldular, izleri bile kalmadı.[447] Lût Kavmi Lût kavmi de yaptığı kötülük konusunda, peygamberlerinin kendilerine yaptığı çağrıyı dinlemedi, üstelik onunla alay etti. Sodom halkı, bu çağrıya kulak asmadığı için lâyık olduğu azabı gördü.[448] İsrailoğulları Kur'an'da, yahudilerin özellikleri, şu âyette çok veciz bir biçimde anlatılır"Yahudiler, "Allah'ın eli sıkıdır" dediler; dediklerinden ötürü elleri bağlansın, lanet olsun. Hayır, Allah'ın iki eli de açıktır, nasıl dilerse sarfeder. Andolsun ki, sana rabbinden indirilen sözler, onların çoğunun azgınlığını ve inkârını arttıracaktır. Onların arasına kıyamete kadar sürecek düşmanlık ve kin saldık. Savaş ateşini ne zaman körükleseler, Allah onu söndürür. Yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Allah bozguncuları sevmez."[449]Bu âyette geçen, "eli sıkıdır" ifadesi, cimriliği gösteren mecazi bir ifadedir. "Eli açıktır" ifadesi ise, cömertliğe işaret eder. Ancak bu iki ibare, daha geniş bir anlama da sahiptirler "eli açık"= sınırsız güç ve kudret; "eli sıkı"= güç/kudret eksikliği. Öyle görünüyorki Medine yahudileri, müslümanların yoksulluğunu görünce, onların Allah yolunda mücadele ettikleri ve Kur'an'ın ilâhi vahiy olduğu şeklindeki inançlarını küçümsediler. Böylece bu âyette zikredilen yahudilerin, "Allah'ın eli sıkıdır" deyişi ve Âli İmran, 3/181'deki paralel söz, "Allah fakir olduğu halde, biz zenginiz" , onların İslama ve müslümanlara karşı tavırlarının dolaylı bir tanımıdır. Bu öyle bir inkâr ve tezyif tavrıdır ki, şu şekilde ifade edilebilir"Eğer siz müslümanların Allah'ın iradesini yerine getirdiğiniz doğru olsaydı, Allah size kuret ve zenginlik verirdi. Oysa sizin yoksulluğunuz ve zayıflığınız sizi yalanlamaktadır. Yahut sizin bu iddianız, aslında Allah'ın size yardım edemediğini söylemek demektir."Ancak Kur'an'da çok sık başvurulan bu çarpıcı dolaylı anlatım tarzı icaz, işaret ettiği tarihsel şartları çok aşan bir anlam taşır; yani, dünyevi zenginlikleri yahut güçleri, manevi açıdan "doğru yolda olmak" ile haksız biçimde özdeşleştiren bir zihinsel tavrı tasvir eder.[450]Yahudi tarihinin iki tarihî dönemine işaret eden âyetler grubu ise, bu özellikleri dolayısıyla karşılaştıkları önemli olayları belirtir"Kitapta İsrailoğullarına 'Doğrusu yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacak ve kibirlendikçe kibirleneceksiniz.' diye bildirdik. Bu ikiden birincisinin vakti gelince, üzerinize pek güçlü olan kullarımızı salacağız. Onlar memleketlerinizde her köşeyi kontrol altına alacaklar. Bu, yerine gelecek bir vaaddir. Bunun ardından sizi onlara galip getireceğiz. Mallar ve oğullarla size yardım edecek ve sizin sayınızı arttıracağız. İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz, o da kendinizedir. İki vaadden ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları kötülük yapmaları/onur kırmaları ve önceden mabede mescide girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz."[451] Ye'cuc-Me'cuc Zülkarneyn'in vardığı, iki dağ arasında yaşayan ve onun dilini anlamakta zorluk çeken bir kavim, Ye'cuc ile Me'cuc'un ülkede bozgunculuk yaptığını belirtti, hatta aralarına bir sed yapması için vergi ödeyebileceklerini bile söyledi. Zülkarneyn, onlann kendisine bedenen ve gerekli malzeme yönünden yardımda bulunmalarının yeterli olacağını belirtti. Hep birlikte sed yaptılar. Ye'cuc ve Me'cuc, bu şeddi aşamadı ve delip geçemedi.[452]Âyetlerde sözü edilen iki dağ arasının, Kafkaslar olduğu yaygın bir kabul görmüşse de, âyetlerde ve hadislerde bu konuda kesin bir açıklama bulunmadığından bir yorumdan öteye geçmez. Bu yüzden, Kur'an'da yer alan Zülkarneyn meselinin asıl amacının, temsili bir üslûp içinde belirli ahlâki ilkelerin ifadesinden ibaret olduğu söylenebilir.[453]Ye'cuc ve Me'cuc tabirleri de Kur'an'da kesin biçimde açıklanmaz.[454] Klasik dönem sonrası müfessirlerin çoğu, bu kavimleri, Moğollar ve Tatarlarla özdeşleştirmektedir. Bu özdeşleştirme, daha çok, İbn Hanbel, Buhari ve Müslüm tarafından nakledilen oldukça güvenilir bulunan bir rivayete dayandırılır. Bu rivayete göre, Hz. Peygamber, bir gün gelecekten işaretler taşıyan bir rüya görür. Uykudan uyandığında, bu rüyasından sözederek, esefle,"Allah'tan başka tanrı yok. Yaklaşan felaketten ötürü vah Araplara! Ye'cuc Me'cuc şeddinde bugün küçük bir delik açıldı." beri bazı müslümanlar, bu rüyada 13. yüzyılda cereyan eden ve Abbasi Devletini yıkıp, böylece Arap siyasal gücünü felce uğratan Moğol istilasını önceden haber veren bir ima bulagelmişlerdir. Ye'cuc-Me'cuc olayının anlatıldığı âyetlerden sonraki "hesap günü"nden sözeden 99-101. âyetlere ve yine Ye'cuc ve Me'cuc'tan "hak vaad" olarak sözeden Enbiya, 21/96-97 âyetlerine dayanarak, Ye'cuc ve Me'cuc'un belli kavimler ya da varlıklar anlamında değil, fakat son saatin çatmasından önce insan uygarlığının bütünüyle yok olmasma yol açacak bir toplumsal felaketler serisi anlamında, bütünüyle temsili bir unsur olduğunu söylemek son derece mantıkidir.[455] Firavun Ve Yandaşları Firavun ve yandaşları Kur'an'da bir kaç yerde bozguncu olarak nitelenir. [456]Firavun, İsrailoğullarının erkek çocuklarını öldürüyordu, halkı sınıflara ayırıyordu.[457] Böylece hem yaşama hakkını ayaklar altına alıyor, hem de halkı bölerek siyasi ve sosyal fesada yolaçıyordu. Ayrıca Firavun ve milletinin ileri gelenleri, kendi yaptıklarının korkunçluğunu unutturmak için, Hz. Musa'yı bozgunculuk çıkarmakla da suçlamıştı.[458] Kâfirler İnkâr küfr edenler birbirlerinin dostlarıdır. Mü'minler, birbirlerinin dostu olmazsa, yeryüzünde kargaşalık fitne ve büyük bir bozgun çıkar.[459] Allah, inkâr edenlere ve Allah yolundan alıkoyanlara, bozgunculuklarına karşılık azap üstüne azap verir.[460] Münafıklar Mü'minleri aldatmaya çalışan ikiyüzlüler, "bozgunculuk yapmayın" uyarılarını, "bizler sadece ıslah edicileriz" diyerek, dikkate almazlar. Ama onlar sahte ıslahçı, gerçek bozguncudur.[461] Savaş gibi ciddi bir konuda söz verseler bile, bu sözlerine sâdık kalmazlar. Geri dönüp bozgunculuk yaparlar, akrabalık bağlarını keserler. İşte bu yüzden, onlar lânetlidir, kulakları sağır, gözleri kördür, şeytanın dürtüklemesine ve emrine uymuşlardır.[462][345] Râgıb el-Isfahâni. age, 571; İbnu'l-Cevzi, age, 469.[346] İbnu'l-Cevzi, age, 469.[347] Bakara, 2/60; A'raf, 7/74; Hûd, 11/85; Şuara, 26/83; Ankebut, 29/36.[348] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 339-340.[349] Enbiya, 21/22.[350] Mü'minun,23/71.[351] Muhammed Esed, age, 2/698 42. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 340.[352] Rum, 30/41.[353] Mukatil bin Süleyman, Vucûh, 22; İbnu'l-Cevzi, age, 470.[354] Bu yolda güzel bir yorum için bkz. Muhammed Esed, age, 2/828 39.[355] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 340-341.[357] Bakara, 2/251.[358] Hac, 22/40.[359] Muhammed Esed, age, 1/76 242, 2/678 58.[360] Kehf, 18/93-97.[361] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 341-342.[362] A'raf, 7/56.[363] A'raf. 7/85. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 342.[364] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 343.[365] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 343.[366] Nahl, 16/88.[367] A'raf, 7/85-87.[368] Âli îmran, 3/62-63.[369] Yunus. 10/39-42. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 343-344.[370] Erdoğan Pazarbaşı, Kur’an ve Medeniyet 321.[371] Ankebut, 29/36.[372] Ankebut, 29/37.[373] A'raf, 7/103,bkz. 109-110.[374] Neml, 27/13-14.[375] A'raf, 7/127.[376] Mü'min, 40/26-27.[377] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 344-345.[378] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 345-346.[379] Maide, 5/32.[380] Krş. Muhmmed Esed, age, 1/194 42. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 346.[381] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 346.[382] Yusuf, 12/70-73.[383] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 346.[384] Hûd, 11/84-94; A'raf, 7/85-93 Şuara, 26/177-189.[385] Muhammed Esed, age, 1/289 68.[386] Muhammed Esed, age, 1/443 117.[387] Sözgelimi bkz. En'am, 6/263; Mutaffîfin, 83/1-2. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 347-348.[388] Erdoğan Pazarbaşı, Kur'an ve Medeniyet 320.[389] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 348.[390] Bakara, 2/200-207.[391] Vahidi, Esbâbu Nuzâli'l-Kur’an, 66, no 121.[392] Muhammed Esed, age, 1/60 189. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 348-350.[393] Fecir, 89/9-14. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 350.[394] A'raf, 7/127.[395] Kehf, 18/93-94.[396] Neml, 27/45-50. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 350-351.[397] Kasas, 28/3-4.[398] Muhammed Esed, age, 2/783 7. Ayrıca bkz. 2/464-465 44. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 351-352.[399] Maide, 5/32-34.[400] Muhammed Esed, age, 1/194-195 40-46. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 352-353.[401] Neml, 27/34. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 353.[402] Şuara, 26/151-152. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 353.[403] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 354.[404] Ahzâb, 33/70-71. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 354.[405] Ankebut, 29/28-30. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 354.[406] Muhammed, 47/20-22. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 354.[407] Yunus, 10/81-82. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 354-355.[408] Kasas, 28/76-83. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 355.[409] Bakara, 2/220.[410] Âli İmran, 3/63.[411] Yunus, 10/39-40. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 355-356.[412] Bakara, 2/204-205.[413] Maide, 5/64.[414] Kasas, 28/77. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 356.[415] Ankebut, 29/30. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 356.[416] Ra'd, 13/25. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 356-356.[417] Bakara, 2/27. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları357.[418] Rum, 30/41.[419] A'raf, 7/85-94; Hûd, 11/84-94; Ankebut, 29/36-37.[420] A'raf, 7/73-79.[421] A'raf, 7/80-84; Ankebut, 29/33-35.[422] İsra, 17/4-7.[423] A'raf, 7/103; Yunus, 10/89-92; Neml, 27/14.[424] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 357-359.[425] Nahl, 16/88. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 359.[426] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 359.[427] A'raf, 7/56,85.[428] Bakara, 2/11.[429] Bakara. 2/60.[430] A'raf, 7/74.[431] Hûd, 11/85; Şuara, 26/183; Ankebut, 29/36.[432] Kasas, 28/77.[433] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 359-360.[434] Hûd, 11/116-117.[435] Hûd, 11/88.[436] Enfal, 8/73.[437] A’raf, 7/142.[438] Ra'd, 13/22. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 360-361.[439] Sâd, 38/28. Ayrıca krş. Mü'min, 40/58; Câsiye, 45/21.[440] Rum, 30/44.[441] Bakara, 2/8-12.[442] A'raf, 7/127.[443] Mü'min. 40/26.[444] Kasas, 28/4. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 361-362.[445] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 362.[446] A'raf, 7/74-79. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 362.[447] A'raf, 7/85-95; Hûd, 11/84-95; Ankebut, 29/36-37. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 362-363.[448] Ankebut, 29/28-35. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 363.[449] Maide, 5/64.[450] Muhammed Esed, age, 1/20581.[451] İsra, 17/4-7. İsrailoğullarımn bu tarihsel dönemleriyle ilgili açıklama için bkz. Muhammed Esed, age, 2/560 6-9. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 363-364.[452] Kehf, 18/93-98.[453] Bkz. Muhammed Esed, age, 2/604 94.[454] Ye'cuc ve Me'cuc, Kitab-ı Mukaddes'teki belirgin bazı atıflara dayanarak bkz, Tekvin, 10/2; 1 Tarihler, 1/5; Hezekiel, 20/, bütün Avrupa dillerine, Gog ve Magog olarak geçmiştir.[455] Muhammed Esed, age, 2/605-606 100. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 364-365.[456] A'raf, 7/103; Neml, 27/13-14; Kasas, 28/3-4.[457] Kasas, 28/3-4.[458] A'raf, 7/127; Mü'min, 40/26-27. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 366.[459] Enfal. 8/73.[460] Nahl, 16/88. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 366.[461] Bakara, 2/8-15. Ayrıca bkz. Bakara, 2/204-205.[462] Muhammed. 47/20-25. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları 366.[463] Râgıb eMsfahânî, age, 572; İbnu'1-Cevâ, age, 464-465.
Zamanımızda birkaç ayetin manasını bilen insanların, Kur’an-ı Kerimi Türkçe malinden okuyarak “müfessir” kesildiğini ve ayetlere kendi yorumları ile mana verdiğini görüyoruz. Bu çok yanlış bir harekettir. Kur’an ayetlerinden mana çıkartmak yani tefsir ilmi herkesin yapacağı bir iş değildir. Tefsir âlimleri, bir insanın Kur’an’ı tefsir edebilmesi için o kişinin 15 ilim dalında ihtisas yapması gerektiğini vurgulamışlardır. İşte o 15 ilim dalı 1- Lügat İlmi Kur’an-ı Kerimdeki her kelimenin asıl manasını bilmeye yarayan ilimdir. Mücahid Rahmetullahi Aleyh diyor ki “Allah’a ve kıyamet gününe iman eden kimsenin Arapça kelimelerin bütün manalarını iyice bilmeden Kur’an-ı Kerim hakkında ağzını açması caiz değildir.” Sadece bir kelimenin bir kaç manasını bilmek de yeterli değildir. Çünkü bir kelime birkaç manayı içine aldığı halde kişi bunlardan bir ikisini bilir. Halbuki orada gerçekten başka mana kastedilmiş olur. Taha suresinde geçen “Allah arşı istiva etti” ayetinde istiva kelimesinin diğer ayetlerle çatışan “oturdu” manasını almak da böyle bir hatadır. Bu lügat ilmini iyi bilmemekten kaynaklanmaktadır. 2-Nahv gramer ilmi İrabın, yani harekelerin değişmesi ve başka şekle girmesiyle mana tamamen değişir. İrabı bilmek ise nahv ilmine bağlıdır. 3- Sarf İlmi Bu ilmi bilmek gerekir. Çünkü kelimenin şekil ve binalarının değişmesi ile manaları tamamen değişir. İbni Faris Rahmetullahi Aleyh diyor ki “Sarf ilmini kaybeden çok şeyi kaybetmiştir.” 4- İştikak kelime türetme İlmi Bir kelime iki ayrı kökten meydana gelmiş ise onların manası da değişik olur. “Mesih” kelimesinin dokunmak manasına gelen “mesh” ve ölçek manasına gelen “mesahet” kökünden geldiği gibi. 5- Mania İlmi Bu ilimle sözün manaya göre dizilişi bilinir. 6- Beyan İlmi Bu ilimle sözün açık ve kapalı manaları, benzetme ve kinayeleri bilinir. 7- Bedi İlmi Bu ilimle sözün ifade etme bakımından güzellikleri bilinir. Bu üç ilme “İlmi belagat” denir ki, Kur’an tefsir edenin bilmesi gereken önemli ilim dallarındandır. Zira Kur’an-ı Kerim başlı başına bir mucizedir. Belağatı ile onun benzeri getirmekten herkesi aciz bırakan hali bilinir. 8- Kıraat İlmi Çeşitli okuyuşlar yüzünden farklı manalar anlaşılır. Böylece bir mananın diğeri üzerine tercihi bilinmiş olur. 9- Akaid İlmi Kuran’ı Kerim’de bazı ayetler vardır ki, onların zahiri manalarını Allah’u Zülcelal için kullanmak doğru değildir. Bu bakımdan onlarda bir tevile ihtiyaç doğar. Mesela Fetih Suresi 10. Ayette geçen “Allah’ın eli” ifadesi gibi. 10- Usul-ü Fıkıh İlmi Bununla bir delile dayanarak ve kaynağına inerek hüküm çıkarma yolları bilinir. 11- Sebeb-i Nuzül Ayetlerin iniş sebebini de iyi bilmek gerekir. İniş sebebini bilmekle mana daha açığa çıkar. Bazen mananın kendisini anlamak bile iniş sebebine bağlı olur. 12- Nasih ve Mensuh İlmi kur’an’da lafzı ve manası sonradan başka bir ayet ile kaldırılan ayetler bulunmaktadır. Bu ilim bilinmezse o ayetleri anlamak imkansızdır. 13- Fıkıh İlmi Bir şeyin teferruatı tam olarak kavranırsa onun bütünü tanınmış olur. 14- Hadis İlmi Kur’an-ı Kerimde tafsilatı zikredilmeyen ayetleri tefsir eden hadisleri de bilmek gerekir. 15- Vehbi İlim Bunların hepsinden sonra “Vehbi İlim” gerekir ki, Cenab-ı hakk’ın özel ihsanıdır. Onun hususi kullarına lutfeder. Halk hazreti Ali Radıyallahu Anh’a “Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem sana bazı özel ilimler öğretti mi veya başkalarına söylemediği, sana ait özel vasiyeti var mı?” diye sorduklarında bu konuyu işaret ederek şöyle buyurdu “Cenneti yaratan ve Vücuda can veren Allaha yemin olsun ki, bu bende olan şey Allah’u Teâlâ’nın kendi kelamını anlamak bir kimseye lütfettiği anlayıştan başka bir şey değildir.” İbni Ebiddünya Rahmetullahi aleyh diyor ki “Kur’an ilimleri ve ondan hasıl olanlar sahili olmayan deniz gibidir.” Yukarıda anlatılan bu ilimler Kur’anı tefsir edecek biri için vasıta yerindedirler. Eğer bir kişi bu ilimleri bilmeden Kur’an’ı tefsir ederse, o kendi görüşüne göre tefsir yapmış olur k, bu yasaktır ve bunu yapanlar için tehdit hadisleri vardır. Kimya-i Saadet’te şöyle yazılmıştır “Kuran’ı Kerim’in tefsiri üç kişinin kalbine açılmaz. 1- Arapça ilimlerini bilmeyene 2- Büyük günah işlemekte ısrar eden veya bid’at işleyene ki, onun işlediği günah ve bid’at yüzünden kalbi kararır. Bu yüzden Kur’anı anlamaktan aciz kalır. 3- İtikadi meselelerde zahiri manaya inanmış olup Kur’an-ı Kerimin herhangi bir cümlesi inancına ters düşünce bundan hoşlanmayan kişiye de Kur’an’ı anlamak nasip olmaz. Allah bu üç kısımdan bizleri muhafaza eylesin. Kur’an-ı Kerime mana vermeye kalkışan adama sorarlar “Sen bunlardan hangisini biliyorsun” diye. Cevap veremez, tutulur. Çünkü ihtisas alanı başkadır. O fitneciliğin, bidatçiliğin tezini yapmıştır. Kimisi de kız tavlama taktikleri alanında uzmandır ama bir bakarsınız Türkçe okuduğu mealden yola çıkarak ayeti tefsir etmeye kalkar. Dolayısıyla hiç alakası olmadığı, bu ilimlerin onda birini bile bilmediği halde Kur’an’ı tefsir etmeye kalkışan insanların sapıtması normaldir. Çünkü tutunacağı dal, dayanacağı birşey yoktur. BÜYÜK TEHLİKE Bilerek saptıran ve ayetleri tahrif edenlerden başka cahil olup iki ayet bile okuyamayan insanlar da vardır. Cehalet mazeret kabul edilmeyeceğinden bu konudaki tehditleride sıralayalım Bir Hadis-i Şerifte buyruluyor ki “Kim, Kur’an’ın hükümleri ve anlamı hakkında bilgisiz olarak konuşursa, Cehennemdeki yerine hazırlansın.” Tirmizi, Tefsir-i Kur’an 1 İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki Kur’an-ı kerimin tefsiri, Resulullahtan işitildiği gibi yapılabilir. “Kur’an-ı kerimi, kendi görüşüne, anlayışına göre tefsir eden kâfir olur” hadis-i şerifi, bunu bildirmektedir. 1/234 “Kur’an-ı kerimi, kendi görüşüyle açıklayan, doğru olsa dahi, mutlaka hata etmiştir“ Nesai Allah’u Teala böyle insanlara akıl fikir ihsan eylesin, şerlerinden Ümmeti Muhammed’i muhafaza eylesin. Kim, Kur’an’ın hükümleri ve anlamı hakkında bilgisiz olarak konuşursa, Cehennemdeki yerine hazırlansın. Tirmizi, Tefsir-i Kur’an 1 İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki Kur’an-ı kerimin tefsiri, Resulullahtan işitildiği gibi yapılabilir. “Kur’an-ı kerimi, kendi görüşüne, anlayışına göre tefsir eden kâfir olur” hadis-i şerifi, bunu bildirmektedir. 1/234 Kur’an-ı kerimi, kendi görüşüyle açıklayan, doğru olsa dahi, mutlaka hata etmiştir Nesai
1-İlk inen ayetler Alak suresinin ilk 5 ayetidir. 2-Medine de ilk nazil olan sure Bakara suresidir. 3-Medine de son inen sure Nasr suresidir. 4-Kuran-ı Kerimdeki surelerin genel kabulüyle , 86 tanesi Mekki 28 sure de Medeni. 5– Kuran-ı Kerimde 114 tane sure vardır. 6-Kuran-ı Kerimde 14 tane tilavet secdesi vardır Araf 206, Rad 15, Nahl 41, İsra 107, Meryem 58, Hacc18, Furkan 60, Neml 25, Secde 15, Sad 24, Fussilet37, Necm 62, İnşikak21. Alak 19 7-Tilavet secdesi ile biten sureler Araf süresi -Necm süresi -Alak süresi 8-Nebilerin ismiyle isimlenen sureler Yunus, Hud, Yusuf, İbrahim, Muhammed, Nuh sureleri 9-Ayet sayısına göre Mekki surelerin en büyüğü Şuara suresi 227 ayet 10-Sure kelimesiyle başlayan sure Nur Süresi 11-Besmele iki defa zikredilen sure Neml Suresi 12-Besmele ile başlamayan sure Tevbe Berae suresi 13-İki nebinin ismi ile biten sure Alâ Suresi 14-Esma-ül Hüsna’dan birisiyle başlayan sure Rahman Suresi 15-Peygamber efendimizin kadınlara öğretilmesi emir buyurduğu sure Nur suresi 16-Kendisinde iki tane secde ayeti olan sure Hacc suresi 17-Ahmed ismi kendisinde zikredilen sure Saff suresi 6. ayet 18-”Ey Nebi” hitabı beş defa zikredilen sure Ahzab suresi 19– Rasullahın Zehrevan diye isimlendirdiği sureler Bakara ve Ali imran sureleri 20-Mekkede müşriklere karşı Kuran-ı açıktan ilk okuyan sahabe Abdullah b. Mesut 21-Rasullahın Kuran’ın zirvesi buyurduğu sure Bakara suresi 22-Bedir gazvesini anlatan süre Enfal süresi 23– Uhud gazvesini anlatan süre Ali imran 121-190 24– Hendek gazvesini anlatan süre Ahzab 9-27 25-Tebük gazvesini anlatan süre Tevbe 38-125 26– Peygamber efendimizin hicretini anlatan süre Tevbe 40 27-Mirac hadisesini anlatan süre Necm süresi 28-İfk hadisesini anlatan süre Nur süresi 11-26 29-Musa ile Hızır kıssasını anlatan süre Kehf 60-82.. 30-Kuran-ı Kerimin toplama komisyonu başkanı olan sahabi Bin Sabit. 31-Kuran-ı Kerim, zamanında Mushaf haline getirildi. 32-Kuran-ı Kerim, zamanında çoğaltılıp dağıtılmıştır. 33-Kuran-ı Kerimde hakkında en çok ayet inen kavim İsrailoğullarıdır. 34-İmam Asım kıraat Şube, Bin Süleyman. 35-Asım Kıraatı, yeryüzündeki Müslümanların büyük çoğunluğu Asım kıratını ve Hafs kıratını bu kırata göre basılmaktadır. 36-EnfalSavaş ganimetleri demektir. 37-İsra suresini diğer bir adı da Beni İsrail suresidir. 38-HicrMedinenin kuzeyinde vaktiyle Semud kavminin yaşadığı bir yerin adıdır. 39-Abdestin farz olduğunu belirten sure ve ayet; Maide suresi 5 ve ayetleridir. 40-Kuran-ı Kerimin ilk defa harekelerini göstermek için noktalama koyan;Ebul Esved ed-Düeli. 41-Kuranın harekelenmesi işine en son şeklini veren alim;Halil Bin Ahmet. 42-Baştan sona kadar tek bir konuyu anlatan sure Yusuf suresidir. 43-Mekke de son nazil olan sure;Müminun suresidir. 44-Abdullah Bin Mesud, tefsir alanında ün kazanmış bir sahabidir. 45-Kendisin Tercumanül Kuran ve Bahrul-İlim sıfatı verilen müfessir sahabi Abdullah Bin Abbas. 46-Garibul-Kuran terimi,Kuranda herkes tarafından anlaşılmayan kelimeleri ifade eder. 47– Müsebbihat olarak isimlendirilen sureler;hadid,haşr,saff,Cuma ve teğabun sureleridir. 48-Hudeybiye antlaşmasının gerçekleştiği olay, Fetih suresinde konu edilmiştir. 49-Seyyit Kutub’un tefsirinin adı Fizilali Kur’an. 50-Muhammed Hamdi Yazır’ın tefsirinin adı Hak Dini Kur’an Dili. 51-Hurf’u Seb’a Kur’an’ı Kerim’in yedi harf üzerine inmesidir. 52-Kuran’ın bugünkü haliyle kitap halinde toplanılmış şekline ”Mushaf” denir. “ Mushaf”, “iki kapak arasındaki sayfalar” anlamına gelen bir kelimedir 53-Kur’an’ın bölünmüş olduğu 30 parçadan fasikül her birine cüz denir. 54-Vahiy katipleri Zeyd ibn Sabit başkanlığında Ömer, Osman, Ali, Talha, Sad, Ebu Derda, Mikdad, Übey ibn Kab, Ebu Musa el-Eşari ve Abdullah ibn Mesud’dur. 55-Kuran, Arapça olarak kaleme alınan ilk mukaddes kitaptır. “Kuran Tarihi”, Prof. M. Hamidullah, s. 59 56– Mekke de ilk vahiy katibi Abdullah b. Ebi Sarh” de ise ilk vahiy katibi Übeyy “ sonrada Zeyd Ali Talib 57– “Sebu’t-Tivel* olarak isimlendirilen sureler ;Bakara, A’raf, Nisa, Al-i Imran, En’am, Maide, Enfal 58-Taberi’nin yazdigi tefsirin tam adı;Camiu’l-Beyan an Te’vTli Ayi’l-Kur’an 59-Sebu’l-Mesani, Fatiha suresinin diger adıdır. 60-İstinsah yapılırken Kureyş lügatı esas alınmış ve çoğaltılan Mushaflar Basra, Küfe, Şam,Mekke, Yemen’e gönderilmiştir. 61-Hizb Kur’an-ı Kerim’in her 5 sayfasına “1 Hizb” denir. Bir cüz 20 sayfa olduğuna göre 1 Cüzde 4 Hizb vardır. 62-Cebrail kimin kılığında insan şekline bürünürdü DIHYE EL KELBİ 63-Kuranın en uzun ayeti BAKARA 282 Bu ayetin diğer adı MÜDAYENE AYETİ 64-Kur’an-ı Kerim’in ayet sayıları üzerinde ilim adamlarının değişik beyanları vardır Şöyle ki Nafi’a göre 6217, Şeybe’ye göre 6214, Küfe alimlerine göre 6236, Mısırlılara göre 6219, Şamlılara göre 6226, Zemahşeri’ye göre 6666 ayettir 65-Kur’ânın,hızlı okunduğu tilavet tarzına hadr denir. 66-Halen elimizde bulunan Mushaflardaki vakıf işaretleri Secâvendî’ye aittir. 67-Kur’ân-ı Kerim’in en yavaş okunduğu tilavet tarzına tahkik denir. 68-Ayet Kur’an-ı Kerimin her bir cümlesine AYET denir. 69-Sure Kur’an’ın ayetlerden oluşan her bir bölümüne SÛRE denir 70-Cüz Kur’an-ı Kerimin 20 sayfadan oluşan herbir bölümüne CÜZ denir. 71-Mekkede vahy’edilen ayetlere MEKKÎ, Medinede inen ayetlere MEDENİ denir. 72-Sahâbeden, Kur’ân tefsirine dair en çok rivâyette bulunan ve tefsir alanında ün kazanan kişiler a. Ali b. Ebî Tâlib 40/660. b. Abdullah b. Mes’ûd 32/652. c. Ubeyy b. Ka’b 30/650. d. Abdullah b. Abbâs 68/687. e. Ebû Musa’l-Es’arî 44/664. f. Zeyd b. Sâbit 45/665. g. Abdullah b. Zübeyr 73/692 73-Kur’an’ın kelimeleriMedenî Kavle göre 74– Sûre itibariyle Kur’an’ın ortasıMücâdele süresidir. 75– Âyet itibariyle Kur’an’ın ortasıŞuarâ süresindeki Ve in nezunnuk’e’dir veya Ye’fikün veyahut Fe elkas-seharatü dür. 76– Kelime itibariyleHac süresindeki Azabül harik veya Vel cülud’dur. 77- Harf itibariyle Kehif süresindeki Malem testetı’ aleyhi sabra veya az yukarıdaki Lekad ci’te şey’en nükrâ veya daha yukarıdaki Velyetelattaf kelimenin T si birinci yarıda, L si ikinci yarıda kalır. 78-Kur’an ilmi,”Tefsir” ve “Kıraat” olmak üzere ikiye bölünürKur’an’ın muhtelif vecihlerle okunmasını öğreten müesseselere “Dâri Huffâz,Dâri Kurrâ” denir. Kur’an okuyanlara Kurra’ denir. Ahdi Risalette meşhur olan 79– Kur’an okuyanlara Kurra’ denir. Ahdi Risalette meşhur olan 80-Sahabe Kurra’ şunlardırHazreti Osman, Hazreti Ali, Übey ibni Kâ’b, Zeyd ibni Sabit, Abdullah ibniMes’ud, Ebüd-Derda’, Ebu Musa El-Eş’arî. 81-Tabiînden olan meşhur Kurra’ şunlardır Medine’deSaîd ibni Müseyyeb, Urve, Sâlim ve Zöhri. Mekke’deAtâ’, Mücahid, Tâvus, İkrime. Basra’daÂmir, Nasr bini Âsım, Yahya bini Ya’mer. Kûfe’deAlkame, Esved, Mesruk, Said bini Cübeyr, Şa’bî ve Nahaî. Şam’daMugire bini Ebî Şihab vesaire 82– TehaddiKur’an-ı Kerim edip ve şairlere meydan okuyor ve bir sure veya ayetinin benzerini getirmelerini istiyor. Kur’an’ın bu şekilde meydan okumasına Tehaddi denir. 83-Mukataat-I Süver 29 sürenin basında geçen 14 harftir. İkisi Medeni 14′ü ise Mekki sürelerde geçer 84-Kuran-ı Kerim 42 vahiy katibi tarafından yazılmıştır. En meşhurları Mekke’de Abdullah b. Sa’d Medine’de ise Übey ibni Kab’dır. 85– Kuran da zikredilen en büyük rakam 100 bin rakamı saffat suresi 147. ayet ,en küçük rakam 1/10 Sebe45 87-Tahkik Kur’an okumada bütün unsurları ile tam hakkını verecek ve okuyuş hassasiyetinde en son imkanı kullanarak Kur’an okuma tarzıdır. 87“Tertil” Kur’an dura dura acele etmeden anlaya anlaya okumaya denir 88-HadrTecvidli hızlı okuma. 89-TedvirTahkik ile hadr arasındaki okuma tarzı. 90-Hz. Muhammed’e sav ilk vahiy Mekke’de ki Hira Mağarasında gelmiştir. İlk vahiy “İkra” ayetleridir. 91-Hz. Peygamberin sav vahiy alış şekilleri yani vahyin mertebeleri altı şekilde olmuştur 1- Altı ay süren sadık rüyalar şeklinde gerçekleşmiştir. 2- Uyanıkken melek görünmeksizin vahyi Peygamberin kalbine ilka buyurması ile gerçekleşir. 3- Melek insan suretinde temessül etmesi ile gerçekleşir. 4- Melek çan sesine benzer bir surette hitap ederdi ki en zor olanı buydu. 5- Cebrail asli suretinde görülmüştür. 6- Miraçta olduğu, gibi Allah’tan vahiy vasıtasız olarak almıştır. 3-Vahiy Peygamber Efendimize kırk yaşında Ramazan ayında bir pazartesi günü gelmiştir. 92-KUR’AN’ı Kerim 23 yılda tedrici olarak nazil olmuştur. Bunun 12 yıl 5 ay 13 günü Mekke’de 9 yıl 9 ay 9 günü ise Medine’de gerçekleşmiştir. Mekke’de inen sürelere Mekki, Medine’de inen sürelere ise Medeni süreler denir. 93-Mukataat-I Süver29 sürenin basında geçen 14 harftir. İkisi Medeni 14′ü ise Mekki sürelerde geçer. 94- KUR’AN ayetleri kağıt, bez, deri parçaları, taş, tuğla, kürek kemikleri üzerine yazılmıştır. 95-Süre ve ayetler tevkifidir. Yani vahye Müsteniddir. 96- Ayet…Alamet, nişan, ibret manasına gelir. Mekki, Medeni Muhkem, mütaşabih diye sınıflandırılır. 96-Süre… Yüksek makam, derece, şeref, alamet manasına gelir. 114 süre 30 cüz vardır. Bakara, en uzun; Kevser ise en kısa süredir. Tuval, miun, mesani ve mufassal olarak 4′e ayrılır. 97-Kıraat; okumak demektir. Kurra; KUR’AN’ı Kerim’i ezberleyen ve başkasına öğretendir. Hz. Osman ra, Hz. Ali ra, Ubey b. Ka’b ra sahabeden olan kurralardandır. 98-Mütevatir olan 7 kıraat vardır. Bunlar İbni Kesir, Nafi, İbni Amir, Ebu Amr, Hamza, Kisai ve Asım kıraatleridir. 99-Mütevatir biz hadiste Peygamber Efendimiz “KUR’AN’ı kerim yedi harf üzerine nazil olmuştur.” Buyurur 100-Kur’an’ın İcazıKUR’AN belagat ve fesahat, nazm-ı acip ve üslubu garip, gaybten haberler, geçmiş asırları beyan noktasında mucizevidir 101-Surelerin başındaki besmele konusunda Hanefiler ” Müstakil bir ayettir. Sürenin cüz’ü değildir. Ayırmak için teberrüken yazılmıştır. Hanbeliler “Fatihanın başından bir ayettir.” derler. 102-Rivayet ve nakillere dayanarak yapılan tefsirlere rivayet, rivayet tefsirine dayanarak ulemanın ayetleri tefsir etmesine ise dirayet tefsiri denir. 103-Mutezile’nin kurucularından Ebu Huzeyl Allaf Abbasi halifesi Me’muna hocalık yapmıştır. Me’mun ise mutezile alimlerinden olan Ahmet b. Ebu Duad’ın kışkırtmasıyla KUR’AN’ın mahluk olduğunu bütün İslam alimlerine kabul ettirmeye çalışmıştır. 104-Resulullahın Kuranın zirvesi diye isimlendirdiği sure Bakara suresidir. 105-Kuran-ı Kerimin kalbi diye zikredilen sure Yasin suresir. 106-Kuran-ı Kerimin ilk defa harekelerini göstermek için noktalama koyan;Ebul Esved ed-Düeli. 107-Kuranın harekelenmesi işine en son şeklini veren alim;Halil Bin Ahmet. 108-Baştan sona kadar tek bir konuyu anlatan sure Yusuf suresidir. 109-Mekke de son nazil olan sure;Müminun suresidir. 110-Mekke de ilan edilen sure;Necm suresidir. 111-Tefsir alanında tasavvufi boyut ve özellikleri ön plana çıkaran olayalara İşari tefsir denir. 112-Kendisin Tercumanül Kuran ve Bahrul-İlim sıfatı verilen müfessir sahabi Abdullah Bin Abbas. 113- Mekke döneminde nazil olmuştur ve 118 ayettir. İlk 10 ayetinde takva sahiplerinin vasıflarını beyan eden, adını ilk ayette geçen ve bu vasıfları taşıyanları niteleyen bir kelimeden alan sure Mü’minün Suresi 114-Mekke döneminde nazil olmuştur ve 9 ayettir. İnsanları çekiştiren, alay eden kimsenin durumunu kınayarak, bu gibi kimselerin varacağı yerin ateş olduğunu bildirir. İnsanları arkadan çekiştiren, 115- “Aksâmü’l-Kur’ân” ifadesi Kur’ân’daki yeminler 116- “Seb’u’t-tıvâl” Bakara, A’râf, Nisa, Âl-i İmrân, En’âm, Mâide, Enfâl 117- “Müşkilü’l-Kur’ân” ifadesinin tanımı Aralarında tenakuz ve ihtilaf olduğu zannedilen ayetlere denir. 118- Vücuh “Lafızları aynı, anlamları farklı olan kelimelerdir” tanımını ifade eder, 119-Kur’ân ve Sünnetin açık hükümlerine aykırı olarak yapılan tefsirlere ,İlhâdî tefsir 120- Taberî’nin kaleme aldığı tefsirin özgün adı Câmiu’l-Beyân An Te’vîli Âyi’l-Kur’ân 121- Meâl Her yönüyle aynen aktarılması mümkün olmayan bir sözün başka bir dile yaklaşık olarak çevirisidir. Özellikle Kur’an tercümeleri için kullanılmaktadır. 122- Tefsir Kur’an-ı Kerim’i usûlüne göre açıklamak ve yorumlamak demektir. 123-Mukâbele Kur’an-ı Kerim’i, birinin yüzünden veya ezbere okuması, diğerlerinin de onu takip etmesidir. 124- Kerim’i harekeleme ve noktalama işlemi hangi dönemde Emeviler döneminde gerçekleşmiştir. 125- Kur’an-ı Kerim’in belgeye dayalı olarak toplanması için kurulan komisyonun başkanı Zeyd bin Sabit 126- Kıraat-ı Aşere İmamları ve Râvîleri 1-İmâm Nâfî Kalun ve Verş 2-İmâm İbn Kesîr El-Bezzî – Kunbul 3-İmâm Ebû Amr Ed-Dûrî- Sûsî 4-İmâm İbn Âmir Hişâm-İbn Zekvân 5-İmâm Âsım Ebû Bekir Şu´be-Hafs b. Süleyman Bizim ve Müslümanların çoğunun kıraat imâmı 6-İmâm Hamza Halef- Hallad 7-İmâm Kisâî Ebû Hâris-Dûrî 8-İmâm Ebû Ca´fer Îsâ b. Verdân-Süleymân b. Cemmâz 9-İmâm Ya´kûbRuveys-Ravh 10-İmâm Halef İshâk- İdrîs 127- Kur’an’ın muhtevası 1 Îtikâd. 2 İbâdetler. 3 Muâmelât. 3 Ukubât. 4 Ahlâk. 5 Nasîhat ve Tavsiyeler. 6 Va’d ve Vaîd. 7 İlmî Gerçekler. 8 Kıssalar ve Duâlar. 128- Mekkî Sûreler’in özellikleri Âyetler genelde “Ey insanlar!” hitâbıyla başlar, sûre başlarında kasemler çokça yer alır, önceki peygamberlerin kıssaları anlatılır. 129- Medenî SûreleriÂyetler genelde “Ey iman edenler, ey kitap ehli” hitaplarıyla başlarlar; evlilik, mîrâs, cihâd âyetlerini ihtivâ eder, münâfıklardan bahseder.” 130- Muhkem ayet Açık ifâdeli âyetlerdir 131-Müteşâbih ayet Birden fazla anlama gelen ayetlerdir -Besmele Tevbe suresinin dışında bütün surelerin başında besmele suresinin 30. Ayetinde gecmesi nedeniyle Kuran ın bir ayeti olduğunda ihtilaf yoktur. 131-Secde AyetleriSecde ayetleri Kuran da 14 ayeti okunduğunda tilavet secdesi secdesi hanifilere göre vaciptir. 132-Sure Sözlükte yüksek rütbe mevkişerefyüksek binasur gibi manalara suver olarak ayetlerden en az 3 ayetten meydana gelen başı ve sonu bulunan müstakil Kuran parcası demektir. 133-114 sure a göre 87 si Mekki 27si ise uzun süre 286 ayeti olan Bakara süresi en kısası ise Kevser Suresidir. Kuran ın surelere ayrılması tevkifidir yani vahye dayanır. 134-Surelerin TertibiSurelerin terkibinde farklı görüşler mevcuttur. 135-Surelerin Tasnifi Es- Sebut tuvel En uzun 7 sure demektir. El MiunBirinci gruptan sonra gelen ve ayet adedi yüz civarında olan surelerdir. El Mesani Ayet adedi 100 den az olan surelerdır.Azhap suresinin basından Kaf suresine kadar El Mufassal Mushafın son bölümü olup Kaf suresinin başından Nas suresinin sonu. 136- VAKIF”Kelime üzerinde kıraata tekrar başlamak niyetiyle adet olduğu şekilde nefes alacak kadar bir zaman sesi kesmekten”ibarettir. 137-İBTİDA”ilk defa okumaya başlamaya veya vakıftan sonra kıraata devam etmek için tekrar başlamaya” denir. 138-İNZÂL VE TENZİL Kur’ân’ın M. 610 yılında Ramazan ayında Kadir gecesinde toptan dünya semasına, Beytü’l-İzze’ye indirilmesine inzâl, parça parça âyetler hâlinde vahiy yolu ile Hz. Muhammed indirilmesine ise tenzîl denir. 139-AYETSözlükte “açık alâmet, işâret, emâre, iz ve nişâne” demektir. Çoğulu ây ve âyât’tır. Allah’ın varlığına delâlet eden şeylere ve peygamberlerin hak olduğunu ispat eden mucizelere de âyet denir. 140-VAHİY KATİPLERİHz. peygamberin İslâm’ın ilk günlerinden itibaren vahiy kâtipleri ittihâz etmiş, inen âyetleri onlara yazdırmıştı. Tefsir usulü kaynaklarında verilen bilgilere göre, Kur’ân’ın bir arada toplanması üç merhalede gerçekleşmiştir. Kur’ân Hz. Muhammed zamanında yazılmış, Hz. Ebu Bekir’in zamanında bir araya toplanmış ve Hz. Osman’ın zamanında da, kitap haline getirilerek çoğaltılmıştır. Zeyd b. Sabit, Kur’ân’ı Hz. Peygamber zamanında yazı ile kaydettiklerini haber vermiştir ez-Zerkeşî el-Burhân fi Ulumi’l-Kur’ân, Mısır 1972, I, 235. Mekke’de ilk vahiy kâtipliğini Abdullah b. Sa’d b. Ebi Sarh, Medine de ise, Ubey b. Ka’b yapmıştır. Ondan sonra Zeyd b. Sabit bu görevi devamlı sürdürmüştür. 141-KIRAAT “Bir okuyucunun ses ve söz aracılığı ile iradeli olarak harflerden kelimeler, kelimelerden cümle ya da cümleler oluşturmak suretiyle meydana getirdiği Kur’ân metnini kıraatini acele etmeksizintecvid disiplini doğrultusunda yavaş yavaş kendisine veya bir başkasına duyuracak şekilde okumasıdır”. 142-TİLAVET “Harflerin edası ve kelimelerin anlamı açısından diğer okuma biçimleri olan kıraat ve tertîl’in özelliklerini kapsamakla birlikte onlara nisbetle daha çok itinalı, anlam ağırlıklı ve hatta ilahî kelamın anlaşılmasından onu tecrübe ekmeye yönelik bir okuma biçimidir” 143-HafızKur’an’ın bütün metnini ezberleyen ve uygun şekilde tecvid okuyabilen kişiye hafız denir. Hz. Muhammed ilk hafız olarak kabul edilir. Kur’an’ı uygun bir şekilde ve güzel bir tutum ve sesle okumaya tilavet denir. Müslümanlar günlük ibadet olan namazı kılabilmek için Kur’an’dan en azından küçük bir kısmı ayet ezberlemek, bilmek zorundadırlar. 144-AHRÛF-İ SEB’AYedi harf. Ahrufü`s-Seb`a Kur`an-i Kerim`in lafizlari ve kiraati ile yedi vecih veya lehce. 145-AHKAMÜ`L-KUR`ANİbadat, muamelat ve ukubatla ilgili ayetlerin tefsirini konu alan ilim dali ve dalda yazilan eserlerin ortak adi. 146-AHSENÜ`KASAS- Kur`an-ı Kerim`de anlatılan hayat hikayesi. 147-AKSÂMÜ’L-KUR’ÂN Kur’ân’ın yeminleri anlamına gelen aksâmü’l-Kur’ân, Kur’ân’da geçen yeminleri konu edinen tefsîr usulünde bir bilim dalıdır 148-EVSAD-I MUFASSALTarık” sûresinden “Lem yekûn” sûresinin sonuna kadar olan sûreler Evsat-ı Mufassal’dır. 149-FEZAİLÜ’L-KUR’AN Kur’an’ın bazı sûre ve âyetlerinin faziletinden bahseden rivayetleri bir araya getiren ilme fezâilü’l-Kur’ân denilmiştir. 150-GARİBÜ`L KUR`ANKur`an-i Kerim`deki garip lafizlarin tefsirini konu alan ilim dali ve dalda yazilan eserlerin ortak adi. 151-HAVASSU’L-KUR’ANKur’an’ı Kerim’in bazı ayet ve surelerinin özelliklerinden bahseden ilimdir. 152-İCAZKur`an`in özlü olusu, kelime ve cümlelerinin derin ve essiz anlamlar tasimasina icaz denir. 153-İ’RABUL-KUR’ANKur’an’ın diliyle ilgili ilimlerin başında Kur’an’ın dil bilgisi bakımından doğru okunup yazılmasından ve farklı vecihlerin ne gibi anlam kaymaları ve zenginliği ortaya çıkardığından bahseden irâbü’l-Kur’ân gelir 154-İSRAİsrâ,Peygamberimiz bir gece Allah tarafından Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürülmesidir. . 155-KISAR-I MUFASSALHücurat” sûresinden “Burüc” sûresinin sonuna kadar olan sûreler Tıval-ı Mufassal’dır. “Tarık” sûresinden “Lem yekûn” sûresinin sonuna kadar olan sûreler Evsat-ı Mufassal’dır. Bundan sonraki sûreler de, Kısarı Mufassal’dır. Bu sûrelere “Mufassal” denilmesinin sebebi, bunların birbirlerinden arka arkaya Besmele ile ayrılmış bulunmalarıdır 156-KÜTÜB-Ü EHADİS.İlahi kitaplarTevrat, zebur, inci,Kur`an-i Kerim. 157-KÜTÜB-Ü MÜNZELEAllah tarafindan indirilmis olan kutsal kitaplar. 158-MUFASSALKur’ân’ın sonundaki kısa sûrelere denir Hucurât sûresinden Bürûc sûresine kadar 36 sûreye tıval-ı mufassal, Bürûç’tan Leyl sûresine kadar olan 7 sûreye evsat-ı mufassal, Leyl’den Nâs sûresine kadar olan 22 sûreye de kısar-ı mufassal denir 159-MÜDAYENE AYETİKur’an’da en uzun ayet Müdayene= Borçlanma Ayeti diye bilinen Bakara suresinin 282. suresinin Müdayene ayeti denir. 160-MÜCMEL Mânâsı anlaşılmayacak derecede Özet halde ve îzâha muhtaç söz, kısa ifade. 161-MÜTEŞABİH Birbirine benzeyen. Usûl-i fıkha göre, Kur’ân-ı Ker’îm ve hâdîs-i şerifte geçen ve ne kasdedildiği kesin olarak bilinemeyen söz. Çoğulu Müteşâbihât. 162-MÜTEVATİR Yalan üzerinde toptan birleşmeleri akılca imkânsız olan bir topluluğun, aynı şekilde başka bir topluluktan rivayet etmiş olduğu haber veya hadîs 163-MÜŞKİLÜ’L-KUR’AN Kuran okurken zihne takılan ayetler 164-MUAVVİZATEYNFelak , nas sureklerinin ikisine birden verilen isim. 165-MÜTEŞABİH AYETLERBirden fazla manaya gelen , manası açık olmayıp manasında kapalılık bulunan, açıklamaya ihtiyaç duyulan ayetlere müteşabih ayetler 166-NASSDini bir terim olarak – geniş anlamıyla- Kur`an ve Sünnet metinlerini ifade eder. 166-NÜZUL-İ KUR`ANPeygamber Efendimize Allah tarafindan Kur`an ayetlerinin gelmesine ayetleri Cibri-i Emin`in getirmesine de, inzal, tenzil denir. 167-SİYAK-SİBAKKur’an-ı Kerim’in bir ayetini yorumlarken, konu ve kitap bütünlüğüne dikkat etmek ilmidir. 168-TERTİLKur’an’ı ağır ağır, kelime ve harflerin hakkını vererek güzelce okuma. 169-ULUMU’L-KUR’AN Cem’ul-Kur’ân, Esbabu’n-Nüzûl, -ve’1-mensuh vb. gibi Kur’ân-ı Kerîm’le doğrudan irtibatı olan konuları inceleyen ilim. Başka bir ifadeyle; Kur’ân’a hizmet eden veya Kur’an’a dayanan ilimlere ulûmu’1-Kur’ân denir 170-VÜCUH VE’N-NEZAİR Kur’ân-i Kerîm’de bir lafzın bir kaç mânâda kullanılmasına “vucûh” denir. Birden fazla kelimenin aynı mânâda kullanılmasına da “nezâir” denir 171-ZELLETÜ’L-KÂRÎManası değişecek şekilde Kur`an-ı yanlış zelletu`l-kari sürcmesi,“ yanı yanlış okuması demektir. 172-ZEVATU’R-RAElif Lâm Râ ile başlayan Yûnus,Hûd,Yûsuf, Ra’d,İbrahim ve Hicr sûrelerine verilen ve Nas surelerine; MUAVİZETEYN,Bakara ve Ali İmran surelerine;ZEHREVAN,Târık suresinden Beyyine suresine kadar olan surelere verilen ortak isim;Et TUVALU’L MUVASSAT,Zilzâl suresinden Nâs suresine kadar olan bütün surelere verilen ortak isim;Et TUVALU’L KISAR,Hucurât suresinden Buruc suresine kadar olan surelere verilen ortak isim;Et TUVALU’L MUFASSAL,Bakara-Ali İmran-Nisa-Maide-En’am-A’raf-Enfal sureleri;SEB’UL TIVALYedi Uzun Sure 173-Kur’an-ın yavaş yavaş inmesine ne ad verilir?Tencimü’l Kur’an 174-Hz. İsa zamanında, gökten indirilmesi istenen bir sofradan bahsedildiği için Sofra anlamına gelen sureye ne ad verilir?Maide 175-Ayetler arasında uyum ve ahengi açıklayan ilim veya kavrama ne denir?Tanasub’ul Ayat 176-Medine dedi en meşhur vahiy katibi aşağıdakilerden hangisidir?Übey 177-Kur’anın çoğaltılmasına hangi yılda başlanmıştır?H .25 178-Kur’anın anlaşılmasında çağdaş bir yöntem olan İşaret sistemini ön plana çıkaran ilim dalına ne ad verilir?Sembolik 179-Elif,Lam,Ra ile başlayan surelere ne ad verilir? Zevatu’r Ra 180-Bir ayetin bir surede birden fazla tekrarlanmasına ne ad verilir?Terdit 181-Tercümânu’l- Kur’ân ve İlim denizi Ünvanına Abdullah b. Abbas aittir. 182-Medine medresesini kuran ve burada meşhur talebeler yetiştiren alim Ubeyy b. Ka’b 183-Yasin suresinde anlatılan kavim Ashabı Karye 184-Rasulullah’a yolculuk ve misafirlikte olmayıp, yerleşik durumda iken gelen vahye Hadari denir. 185-Enfal suresinin diğer adı Ganimet 186-Kur’an ı Kerimde surelerin başında okuyanın ve dinleyenin ilgisini çekmek için söze tatlı, akıcı, ince ve güzel bir üslupla başlamasına Fevatihu’s suver denir. 188-Kur’an hristiyanlar için NASRANİ tabiri kullanır . 189-Ruhu’l Kudüs kelimesi Kur’an´ da Cebrail anlamda kullanılmıştır. 190-İçerisinde Beni Nadir olayı geçen sure Haşr Suresi 191-Yolculukta namazın kısatılması ile ilgili ayet Nisa-101 192-Kur’an ve Sünnetde ´Hadd-i Kazf´ olarak adlandırılan ceza Zina iftirası cezası 193- Savaş Ganimeti anlamına gelen sure Enfal 194-Ayetler ve sureler arasında icmal-tafsil, umumilik-hususilik, aklilik-hissilik, sebep-müsebbeb, benzerlik-zıtlık gibi mana irtibatı sağlamaya Tenasüb denir. 195-Sebe suresinde geçen Sebelileri cezalandırmak amacıyla onlara gönderilen sel baskınına Seylü-l arim 196- Kur’an’ı Kerim’in Mücadele suresinin her ayetinde “ALLAH” kelimesi vardır. 197-Allah kelimesi Kur’an’da 2697defa zikredilmiştir. 198-Kur’an’ı Kerim’de tek ismi zikredilmiş kadın Hz. Meryem. 199-Kur’an ayrıca Kelamullah, Kitabullah, Furkan, Tenzil, Mushaf, Kitab, Nur ve Ümmülkitap isimleriyle bilinir. 200-En meshur rivâyet tefsirleri ve müellifleri şunlardır. 1. İbn Cerîr et-Taberi Câmiu’l- Beyân an Te’vîli Âyi’l- Kur’ân. 2. İbn Ebî HâtimTefsiru’l- Kur’âni’l- Azîm Musneden an Rasûlillâhi ve’s- Sahâbeti ve’t- Tâbiîn. 3. Ebu’l- Leys Semerkandî Tefsiru Ebi’l- Leys. 4. el-Vâhidî el-Vecîz fî Tefsiri’l- Kur’âni’l- Azîz. 5. el-Begavî Meâlimu’t- Tenzîl. 6. İbn Atiye el-Muharraru’l- Vecîz fî Tefsiri Kitâbi’l- Azîz. 7. İbn Kesîr Tefsiru’l- Kur’âni’l- Azîm. 8. Celâluddîn es-Suyutî ed-Dürrü’l- Mensûr fi’t- Tefsir bi’l- Me’sûr b. İcmâlî TefsirKur’ân âyetlerinin icmâlî olarak kısaca tefsir edilmesidir. Bu metotla yapılan tefsire, daha çok radyo ve televizyon konusmalarında çesit tefsire; Celâleyn tefsiri, Ferîd Vecdî’nin Tefsiru’l- Kur’âni’l- Kerim ve Mucemmeu’l- Buhûsi’l- İslâmiyye’nin hazırladığı Tefsiru’l- Vasît’i misâl olarak zikredebiliriz. c. Mukâren Tefsir Karsılastırmalı TefsirMüfessir tefsirini yapacağı âyetin tefsiri için daha önce yazılan tefsirlere mürâcaat eder. Müfessirlerin değisik tefsir metotları ile yaptıkları tefsirlerini karsılastırır. Bu görüsler içinde itimat ettiği görüsü alır, tercih etmediği görüsleri “Rûhu’l- Meânî” tefsiri mukâren tefsire örnek olarak gösterilebilir. 201-Dirâyet tefsiri; rivâyetlere münhasır kalmayıp Arap dili ve edebiyâtı, dînî ve felsefî ilimler ile çesitli müspet ilimlere dayanılarak yapılan tefsirdir. Bu kaynaklarla yapılan tefsire de “dirâyet tefsiri” veya “re’y ile tefsir” ya da “ma’kûl tefsir” denir. -Dirâyet tefsiri kendi arasında ikiye ayrılır 1. Mutlak Dirâyet Tefsiri. Kendisinde muayyen bir görüsün meselâ; sûfî, felsefî veya fennî görüsün hâkim olmadığı dirâyet tefsiridir. Simdi de bu tarzda yazılmıs birkaç önemli mutlak dirâyet tefsir ve müfessirlerini zikredelim 1. Fahruddin er-Razî Mefâtîhu’l- Gayb Tefsir-i Kebîr. 2. Kâdî Beydavi Envâru’t- Tenzîl ve Esrâru’t- Te’vîl. 3. Nesefî Medârikü’t- Tenzîl ve Hakâkiku’t- Te’vîl. 4. el-HâzinLübâbu’t- Te’vîl fî Meâni’t- Tenzîl. 5. Ebu Hayyân el-Endelûsî el-Bahru’l- Muhît. 6. Hatîb Sirbînî es-Sirâcü’l- Münîr. 7. Ebussuûd Efendi İrsâdü’l- Akli’s-Selîm İlâ Mezâye’l- Kur’âni’l-Kerim. Dirâyet TefsiriMukayyed Dirâyet Tefsiri kendi arasında bazı bölümlere ayrılır a. Tasavvufî/Sûfî Tefsir 1. Nazarî Sûfî/Tasavvufî Tefsir. veya Amelî Tefsir. b. Felsefî Tefsir. c. Fıkhî Tefsir. d. Fennî Tefsir. e. Edebî-İçtimaî Tefsir 1. Edebî Tefsir. 2. İçtimaî Tefsir. f. Lügavî Tefsir. g. Târihî Tefsir. h. Fırka Tefsirleri. ı. İlhâdî Tefsir. Kaynak Ansiklopedisi -Osman Keskioğlu,Kuran-ı Kerim Bilgileri -DİB ,Kavramlar Sözlüğü. -İlahiyat Ders Notları.
Meal Fihrist A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z Güzel Kurani kerimimizde geçen itaat ve isyan ile ilgili ayetler. Kuranda geçen itaat ve isyan ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik listelenmekte. Kuranda itaat ve isyan ile alakali tahmini 54 ayet geçiyor 332 - De ki, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez. 3132 - Allah ve Peygambere itaat edin ki, size de merhamet edilsin. 3152 - Siz Allah'ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine getirmiştir. Allah size sevdiğiniz galibiyeti gösterdikten sonra zaafa düştünüz. Peygamber'in verdiği emir hakkında tartışmaya kalkıştınız ve isyan ettiniz. Kiminiz dünyayı istiyordu, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra Allah sizi, denemek için onlardan geri çevirdi ve sizi bağışladı. Allah müminlere karşı çok lütufkârdır. 3164 - Andolsun ki Allah, müminlere kendilerinden, onlara kendi âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitab ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler. 413 - İşte bütün bu hükümler, Allah'ın koyduğu hükümler ve çizdiği sınırlardır. Kim Allah'a ve Peygamberine itâat ederse Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte büyük kurtuluş budur. 414 - Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa Allah onu da ebedî kalacağı cehennem ateşine koyar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır. 446 - Yahudilerden bir kısmı, Allah'ın kitabındaki kelimeleri esas mânâsından kaydırıp; dillerini eğerek ve dine saldırarak, "Sözünü işittik, emirlerine isyan ettik, dinle, dinlemez olası ve râinâ bizi gözet" diyorlar. Halbuki onlar, "İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize de bak" deselerdi bu, kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lanetlemiştir. Artık onlar, pek azı müstesna, iman etmezler. 459 - Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir. 464 - Biz hangi peygamberi gönderdikse, sırf Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlanmasını dileselerdi ve Resul de onların bağışlanmasını dileseydi, elbette Allah'ı affedici, merhametli bulurlardı. 465 - Hayır! Rabbine andolsun ki iş bildikleri gibi değil, onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olamazlar. 480 - Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, biz seni onlara bekçi olarak göndermedik. 483 - Kendilerine güven veya korku hususunda bir haber geldiğinde onu hemen yayıverirler. Halbuki onu peygambere ve aralarında yetkili kimselere götürselerdi, onlardan sonuç çıkarmaya gücü yetenler, onu anlarlardı. Allah'ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana uyardınız. 4115 - Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra Peygamber'e karşı çıkar, müminlerin yolundan başkasına uyup giderse onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir. 592 - Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Kötülüklerden sakının. Eğer yüz çevirirseniz, biliniz ki, Peygamber'imize düşen sadece apaçık tebliğdir. 735 - Ey Âdemoğulları! Size içinizden peygamberler gelip âyetlerimi anlattıklarında, kim Allah'tan korkar ve kendini düzeltirse, işte onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. 7157 - Onlar ki, o ümmî peygambere uyarlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları o peygambere uyup, onun izinden giderler ki, o, onlara iyiyi emreder ve onları kötülüklerden alıkoyar, temiz ve hoş şeyleri kendilerine helâl kılar, murdar ve kötü şeyleri de üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yükleri indirir, üzerlerindeki bağları ve zincirleri kırar atar, işte o vakit ona iman eden, ona kuvvetle saygı gösteren, ona yardımcı olan ve onun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler var ya, işte asıl murada eren kurtulmuşlar onlardır. 81 - Sana ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten mümin kimseler iseniz Allah'tan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin. Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. 820 - Ey iman edenler, Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. İşitip durduğunuz halde onun emirlerinden yüz çevirmeyin! 846 - Ayrıca Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. Ve birbirinizle didişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. 971 - Erkek ve kadın bütün müminler birbirlerinin dostları ve velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirirler, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunları Allah rahmetiyle yarlığayacaktır. Çünkü Allah azîzdir, hakîmdir. 9120 - Medine halkına ve civardaki bedevilere, Resulullah'ın emrine aykırı hareket etmek uygun olmadığı gibi, onun katlandığı zahmetlere öbürlerinin katlanmaya yanaşmamaları da yakışık almaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir yorgunluk ve hiçbir açlık, ayrıca kâfirleri öfkelendirecek ayak bastıkları hiçbir yer veya düşmana karşı elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine salih bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah, güzel iş yapanların mükafatını zayi etmez. 2090 - And olsun ki Harun daha önce onlara "Ey kavmim! Siz bununla buzağı ile imtihana çekildiniz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahmân'dır. Gelin bana uyun ve emrime itaat edin" demişti. 2447 - Bir de "Allah'a ve Resulüne inandık ve itaat ettik" diyorlar da, sonra bunun arkasından yan çiziyorlar; bunlar mümin değillerdir. 2451 - Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resulüne davet edildiklerinde müminlerin sözü ancak "işittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte bunlar asıl kurtuluşa erenlerdir. 2452 - Her kim Allah'a ve Resulüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar bedbahtlıktan kurtulanlardır. 2453 - Ötekiler münafıklar, sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka savaşa çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler. De ki Yemin etmeyin. İtaatiniz malumdur! Bilin ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. 2454 - De ki Allah'a itaat edin; Peygambere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamberin sorumluluğu kendine yüklenen, sizin sorumluğunuz da size yüklenendir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygambere düşen, sadece açık açık duyurmaktır. 2456 - Hem namazı kılın, zekatı verin ve peygambere itaat edin ki rahmete eresiniz. 2462 - Müminler ancak, Allah'a ve Resülüne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar o Peygamber ile birlikte sosyal bir işle meşgul iken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. Resulüm! Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve Resulüne iman etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için Allah'tan bağış dile; çünkü Allah mağfiret edicidir, merhametlidir. 2463 - Ey müminler! Peygamberin davetini, aranızdan bazınızın bazınıza daveti gibi zannetmeyin. İçinizden, birini siper ederek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeple, O'nun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar. 26108 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 26110 - "Gelin, artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 26126 - "Gelin artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 26131 - "Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 26144 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 26150 - "Gelin! Allah'tan korkun da bana itaat edin." 26151 - "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın." 26163 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 26179 - "Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 3321 - Şanım hakkı için muhakkak ki size Resullulah'da pek güzel bir örnek vardır. Allah'a ve son güne ümit besler olup da Allah'ı çok zikreden kimseler için. 3336 - Bununla beraber Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadın için, o işlerinde başka bir tercih hakkı yoktur. Her kim de Allah ve Resulüne âşi olursa açık bir sapıklık etmiş olur. 3366 - O gün yüzleri ateş içinde çevirilirken "Ah keşke Allah'a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik!" derler. 3371 - Ki Allah işlerinizi yoluna koysun ve günahlarınızı bağışlasın. Her kim Allah'a ve Resulü'ne itaat ederse, o gerçekten büyük murada ermiştir. 4733 - Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın. 4810 - Herhalde sana bey'at edenler ancak Allah'a bey'at etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir. 4914 - Bedevîler "inandık" dediler. De ki Siz iman etmediniz ama "İslâm olduk." deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve Resulüne itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. 585 - Allah'a ve Resulüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık âyetler indirmişizdir. Kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır. 588 - Gizli konuşmaktan menedildikten sonra yine o menedildikleri şeyi yapmaya kalkışarak günah, düşmanlık ve Peygamber'e karşı gelmek hususunda gizlice konuşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman seni, Allah'ın selamlamadığı bir tarzda selamlıyorlar. Kendi içlerinden de "bu söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bize azap etmesi gerekmez miydi?" derler. Cehennem onlara yeter. Oraya gireceklerdir, ne kötü dönüş yeridir orası! 5813 - Gizli özel bir şey konuşmanızdan önce sadaka vermekten korktunuz da mı yerine getirmediniz? Fakat Allah da sizi affetti. Şu halde namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. 594 - Bunun sebebi şudur Onlar Allah'a ve Resulüne karşı geldiler; Kim Allah'a karşı gelirse Allah'ın azabı şiddetlidir. 622 - O'dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah'ın âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler. 6412 - Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır. 6416 - O halde gücünüzün yettiği kadar Allah'tan korkun, dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir. 6511 - Size Allah'ın açık açık âyetlerini okuyan bir elçi gönderdi ki inanıp faydalı işler yapanları, karanlıklardan aydınlığa çıkarsın. Kim Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa Allah onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. Allah ona gerçekten ne güzel rızık vermiştir.
kuranda itikad ile ilgili ayetler